YUKARI

Röportajlar

Eklenme Tarihi: 22 Mart 2013
tunc_findik

Tunç Fındık'la dağlardan konuştuk

  • Milli dağcımız Tunç Fındık'la dağlar ve doğa üzerine sohbet ettik... Bir nevi "dağcılık maratonu" sayılan 14x8000 Projesi kapsamında dünyanın 8000 metreden yüksek 14 dağında zirve yapacak olan Tunç Fındık'a göre dağcılık insana enerji veren, vizyonunu açan, iyi dostluklar kazandıran, çok asil ve güzel bir spor.

    Dağcılıkla ilk nasıl tanıştınız? Sizi milli dağcı olmaya iten belirli bir sebep var mı?
    Dağcılıkla ilk kez üniversite yıllarımda tanıştım. Ancak küçüklüğümden beri doğada olmayı, kamp ve yürüyüşü çok severdim. Üniversite yıllarımda ve ardından, 1997 senesine dek Türkiye Dağcılık Federasyonu bünyesinde çalıştım ve “Yüksek İrtifa Dağcılık Takımı”nın üyesi olarak, Türkiye’yi yurtdışındaki yüksek dağlarda temsil etmiştim. Daha sonradan bu takımda olmasam da, 8000 metrelik tırmanışlarımda bu devam etti; artık Türkiye’de en çok 8000’lik dağa çıkan ilk Türk olarak ülkemizi temsil ediyordum.

    Dağcılık denince insanın aklına hep “doğayla mücadele” kavramı geliyor. Bu konuda sizin düşünceniz nedir? Sizce doğayla mücadele mi ediyorsunuz, yoksa bu, insani sınırlarınızı zorlamakla ilgili bir şey mi?
    Dağcılık doğayla mücadele değildir, insanın doğaya uyum sağlamayı öğrenerek kendi zihniyle mücadele vermesidir, insanın kendi sınırlarını zorlu bir ortamda sınamasıdır… Dağcılık, özellikle ekstrem uçlarda yapılan zor tırmanışlar ve yüksek dağ çıkışları, oldukça büyük risk içerirler; tırmanıcının gerçek riski ve kendi sınırlarını doğru değerlendirmesi gerekir. Risk ve tehlike, dolayısıyla sürpriz ve bilinmeyen, dağcılığın ayrılmaz unsurlarıdır. Bunlar olmasaydı dağcılık tenis, futbol, basketbol veya golf gibi sıradan sporlardan biri olurdu. Bu niteliklerinden dolayı dağcılık ve tırmanış insanın her şeyiyle müdahil olmasını gerektirir; zihin, beden ve düşünce olarak… Sonuçta yaşamınızı doğrudan ilgilendiren kararlar alırken akıllıca ve gerçekçi davranmanız, riski doğru değerlendirmeniz, kendinizi ve dağı çok iyi tanımanız lazımdır. Kısaca, dağcılık sadece kaba kuvvetle yapılacak bir spor değildir, hesap kitap ve zihinsel derinlik de gerektiren elit bir spordur.

  • Size “iyi davranan” dağlar oluyor mu?
    Dağları kişiselleştirirsek, bazıları mülayim, bazıları çok sert olarak tanımlanabilir tabii. Dağcılık, doğru yerde doğru zamanda bulunursanız güvenli olabiliyor; yani o zaman dağ size iyi davranmış oluyor. Kısacası başarılı tırmanışlar, genelde dağların “iyi davrandığı”, koşulların uygun olduğu zamanlarda yapılır. Dağlar yaz, kış, farklı karakterlere bürünürler. Bence, bazı dağlar daha nemrut ve suratsızdır, bazıları ise daha neşeli ve bağrına basan türden. Mesela Everest gerçek bir “ana tanrıça”dır; sevgi dolu bir ana gibi! Veya en son, geçen yaz zirvesine çıkmamıza izin veren 8611 metrelik K2 zirvesi gibi bize müşfik davranan dağlar var. Ancak tam tersine, zirvesine haşin hava koşulları ve devasa çığlar nedeniyle gidemediğim 8091 metrelik Annapurna gibi nemrut dağlar da bulunmakta.

    Haldun Aydıngün’ün “Dağın var mı derdin var” isimli bir kitabı var, belki okumuşsunuzdur… Sadece kitabın başlığı bile durumu özetliyor aslında… Sizin de böyle bir “derdiniz” var mı? Bunu bize biraz açıklayabilir misiniz?
    Evet, dostum Haldun’un bu kitabını okudum. Dağ ve dert benim için ikisi bir cümlede bir araya gelen kelimeler değil. “Şehir ve dert” evet, çok uygundur! Ancak, belirtmek gerekir ki, dağlar dilinden anlamayanı ezer ve dertler yaratabilirler…
    Peki, bir sonraki dağınızı nasıl seçiyorsunuz? Aklınızda belirli bir sıra mı var, yoksa bu konuda iç sesinizi mi dinliyorsunuz?
    Hayır, belirgin bir sıralama yok aslında; mali duruma ve o sene beraber bir yerlere gideceğim arkadaşlarıma göre karar veriyorum gideceğim tırmanışa. Mesela bu yıl baharda Tibet’teki Shishapangma dağına (8013 m) gideceğim. Sonra ne olacak? Belki yaza, finans durumuna göre Pakistan’daki 8000’lik zirvelere gitme ihtimalim var. Zaman yaklaştıkça istediğimce karar vereceğim.

    14x8000 projenizden biraz bahseder misiniz? Böyle bir proje fikri nereden aklınıza geldi? Projenin hangi aşamasındasınız?
    Yeryüzünde 8000 metre yüksekliğini aşan 14 adet dağ vardır. Bunların hepsi de Asya’nın Himalaya ve Karakurum sıradağlarında, Tibet (Çin), Nepal ve Pakistan’dadır. Söz konusu 14 adet 8000 metrelik dağların tümünün zirvesine tırmanış, dağcılıkta bir tür dünya rekorudur - daha doğrusu “dağcılık maratonu” diyebiliriz, sporda olimpiyat madalyası kazanmakla karşılaştırılamayacak denli zor ve çok çok tehlikelidir. Bu dağlar yükseklik sırasıyla: Everest, K2, Kanchenjunga, Lhotse, Makalu, Cho Oyu, Dhaulagiri, Manaslu, Nanga Parbat, Annapurna, Gasherbrum 1, Broad Peak, Gasherbrum 2 ve Shishapangma’dır.

  • Dünyada 2012 yılına dek bunu bitirmiş sadece 32 kişi bulunmaktadır. Ben bu projeyi bitirince, tabii ki ilk yapan Türk ve Dünya’daki sayılı kişilerden biri olacağım. 2001 yılında yeryüzündeki en yüksek dağ olan Everest‘in 8850 metrelik zirvesine çıktığımda 14x8000 projesi aklımda yoktu. Ancak iki 8000 metrelik dağ sonra, 2006 yılında 8516 metrelik Lhotse’nin doruğuna tek başıma ulaşınca bu kararı verdim çünkü yükseklikte beden ve ruh olarak iyi çalışıyordum. Yüksek dağcılık bana çok uygundu. Böylece yola çıktım ve şimdi, Everest iki sefer ve yeryüzündeki en zor tırmanış olan K2 dağı dahil olmak üzere, 8 adet 8000 metrelik dağ ile Türkiye’de en çok 8000 metrelik zirveye çıkan dağcı durumundayım. Dünyadaki en yüksek 7 dağa çıkan ilk 44 dağcı arasına girdim. Şimdi önümde, neredeyse 4-5 yılda tırmanılacak 7 adet 8000 metrelik zirve var, projenin yarı yolundayım diyebilirim.

    8000’den yüksek dağlar listesine baktığımızda hepsinin Nepal, Çin ve Pakistan’da olduğunu görüyoruz. Bu yörelerle ilgili gözlemlerinizden öne çıkanları bize aktarabilir misiniz? Oralara gittiğinizde sizi en çok ne etkiler?
    Himalayalar, Asya’yı boydan bölen bir bariyer adeta ve benim için çok çekici, gizemli bir yer. Himalaya’nın 8000 metrelik dağlarına ev sahipliği yapan Nepal, Çin (Tibet), Hindistan ve Pakistan çok renkli, kültürel açıdan da çok hoş ülkeler. Oralarda olmayı çok seviyorum. Mesela Tibet platosu çok görkemli bir yer. Özellikle Nepal’in insanlarını çok seviyorum, kültürünü güzel ve yumuşak, ağırbaşlı buluyorum… Oralarda yaşam genelde basit ve sade; bu da ayrı bir güzellik, insan oralarda daima yeni bir şeyler öğreniyor.

    Gündelik hayatınızda doğa ve çevreyle ilgili neler yapıyorsunuz? Gezilerinizde çevreyle ilgili hassasiyetleriniz oluyor mu?
    Gündelik hayatta bu konuda fazla bir şey yaptığımı söyleyemem, ancak dağlarda, tırmanış ve gezilerde çevreyi temiz tutmaya, doğal hayatı bozmamaya dağcılar olarak özen gösteriyoruz. Çöplerimizi dağdan ve doğadan geriye getirmek, oraları temiz tutmak, doğal yapıyı bozmamak gibi olaylara çok dikkat ediyoruz. Zira gittiğimiz dağlarda çöp bulmak en canımızı sıkan şeydir. İyi bir doğasever, etik olarak gittiği yeri bulduğundan temiz bırakmalıdır.


  • Doğayla ilgili konularda Türkiye'de veya yurtdışında özellikle takip ettiğiniz projeler, TV programları vs. var mı?
    Hayır yok. Konu ile ilgili sıradan vatandaş olarak benim bir etkim olamaz. Üstelik bunları takip edebilecek kadar şehirde veya iletişim menzilinde kalmıyorum hiç.

    İyi bir dağcı olmak için insanda illa doğa sevgisi olmalı mıdır? Siz kendinizi doğa sever olarak tanımlar mısınız?
    Tabanda evet, iyi bir dağcı doğa sevgisi taşımalı ve doğada olmayı sevmelidir. Kendimi kesinlikle doğasever ve dağsever olarak tanımlıyorum; çünkü orada olmazsam eksik bir insanım demektir. Zaten küçüklüğümden beri buna göre yaşıyorum.

    Sizi web sitenizden veya sosyal medyadan takip eden kişilerden ne gibi mesajlar alıyorsunuz? Gezilerinizde sosyal medyadan canlı yayın yapıyor musunuz?
    Genelde samimiyetle destek mesajları oluyor. Tabii ki insanlar dağcılık vb. her konuda tavsiye de soruyorlar. İnsanlar gerçekten canla başla beni takip ediyorlar ve hayır dualarını alıyorum sanırım. Hepsine teşekkür ederim. Tırmanışlarda çoğu zaman bilgi yollama şansım oluyor, canlı yayın için daha çok altyapı gerekiyor ama bazen yapabiliyorum. Uydu telefonu kullanarak bilgi verebiliyor, bazen fotoğraf yollayabiliyor, canlı TV yayını vb. yapabiliyorum. Aynı zamanda taşıdığım SPOT kişi takip cihazı sayesinde, sosyal medyadan canlı olarak nerede olduğum izlenebiliyor.

  • Dağcılık sporuyla ilgilenenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
    Dağcılık çok asil ve güzel bir spor, akıllı ve zeki insan işi. Kadın erkek, genç yaşlı herkes doğaya çıkabilir, dağlara gidebilir. Dağcılık insana enerji veren, vizyonunu açan, iyi dostluklar kazandıran bir spor. Adım adım gelişerek, tecrübe kazanarak, keyif alarak yapılırsa dağcılık ve tırmanış dünyanın en güzel sporu olur. Dağcılık izleyicisi sınırlı, kişiden her şeyiyle tam katılım gerektiren ve konforsuzluğu zevk edinmiş bir spor olduğu için herkese hitap etmez ancak onu seven kişiye kattıkları çok fazladır. Özellikle genç bireylerin dağlar ve dağcılıktan öğrenebilecekleri çok deneyim vardır.

    Tunç Fındık'a bu samimi röportaj için çok teşekkür ediyoruz...

    Tunç Fındık resmi web sitesine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.




Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu