YUKARI

Röportajlar

Eklenme Tarihi: 15 Mayıs 2012
mustafa_bakir

Mustafa F. Bakır ile Permakültür Üzerine

  • Bu ayın dosya konusu olarak seçtiğimiz Permakültür yaklaşımını bize en iyi aktarabilecek bir isimle, Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü kurucusu Mustafa F. Bakır ile bir söyleşi yaptık...

    Mustafa Bey, bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Permakültürle ilk nasıl tanıştınız? Permakültür yaşamınızda nasıl bir farklılık yarattı?
    Mesleki geçmişim mimarlık ve peyzaj mimarlığı. Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki mimarlık eğitimimi tamamladıktan sonra peyzaj mimarlığı konusunda yüksek lisans çalışması yapmaya permakültüre olan ilgimden dolayı karar verdim. Permakültürle ilk, yurtdışına yaptığım bir gezi sırasında bir duyuru panosunda, hakkında bir paragraflık yazıyı okuduğum zaman tanışmıştım. İlk fırsatta internette bu konuyu araştırdım ve ilk permakültür kitabımı satın aldım. İlk permakültür kursumu 2000 yılında Kırıkkale’de, Mete ve Pınar Hacaloğlu’nun kurduğu ve yürüttüğü Harman Ekolojik Yaşam Merkezi’nde Martin Jan Bang’dan aldım. Bu bir üç günlük Permakültüre Giriş Kursu’ydu. İlk fırsatta 72 saatlik bir Permakültür Tasarım Sertifikası kursuna katılıp konuya daha derinlemesine girmeye karar verdim. Permakültür konusunda benim için asıl dönüm noktası ise 2007 yılında hocalarım Bill Mollison ve Geoff Lawton’la tanışmam ve onlardan aldığım Permakültür Uygulama Sertifikası (PPC, Permaculture Practical Certificate) kursuydu. 2008’in Ocak ayında yine Bill Mollison ve Geoff Lawton’dan Permakültür Tasarım Sertifikası (PDC, Permaculture Design Certificate) aldım ve o noktadan itibaren permakültürde profesyonel olmaya karar verdim. 2009 yılında Avustralya Permakültür Araştırma Enstitüsü’nde, Geoff Lawton’ın yanında 2 aylık bir staj yaptım. Bu staj sırasında Geoff hocanın da desteğiyle Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü’nü kurmaya karar verdim. Yurda döndüğümde Marmariç’te birlikte yaşadığım arkadaşlarıma bu fikirimi açtım ve umduğumdan da fazla destek gördüm. Hiç gecikmeden 2010 yılının Mayıs ayında ilk eğitim dönemimizi açmak üzere hazırlıklara başladık. Şu anda üçüncü eğitim dönemine girmiş bulunuyoruz. Bir yandan da Yer ve Gök Tasarım adlı şirketimiz aracılığıyla permakültür tasarım ve danışmanlık hizmetleri sunmaktayız.

  • Permakültür bir alternatif yaşam şekli mi? Belirli bir fikir veya görüşü savunuyor mu?
    Bill Mollison permakültürün temellerini halen üniversitede akademisyen olduğu 70’li yıllarda lisansüstü öğrencisi David Holmgren’in yardımlarıyla attı. Kurgulamaya çalıştıkları bir kendine yeterlilik esaslı sürdürülebilir insan yerleşimi tasarımı sistemiydi. Permakültür ismi, Latinceden permanens (diretmek, sürdürmek) ve culture (kültür, insan ikametiyle ilgili olan) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Yani, insan ikametinin sürdürülmesi ya da insan ikametinde direnç.

    Pemakültür birçok şeyi savunur. Ama bütün bu savunduklarını yaşam etiğine dayandırır. Yaşam etiği de permakültürün etik temeli olan üç etik ilkesiyle ifade bulur: 1. Dünyayı gözetmek 2. İnsanı gözetmek 3. İhtiyaçları sınırlandırdıktan sonra artanı ilk iki ilkeye vakfetmek

    Permakültür için tasarım bilimi tanımlaması yapılıyor. Permakültürle tam olarak neyin tasarımını yapıyoruz? Bunlar sadece tarımsal konuları mı kapsıyor yoksa daha geniş bir yelpazede düşünebilir miyiz?
    Permakültür, sürdürülebilir insan yerleşimleri tasarımı ve bunun öğretilmesidir. Dolayısıyla, insan hayatını ilgilendiren yani kültürün parçası olan her şeyi kapsar: tarım, mimarlık, altyapı, su kültürü/ürünleri, ormancılık, taşımacılık, hukuk, ticaret, kurumlar vb. gibi.

    Permakültürde anahtar kavram tasarımdır. Permakültürde aslında tasarım dediğimiz şeyin bir yeniden tanımını yaparız. Herhangi bir tasarım bir öğeler kompozisyonudur. Biz permakültürde öğelerin kendilerinden ziyade aralarındaki ilişkilerle ilgileniriz ve bu konudaki dersimizi doğadan ya da yaşayan ekosistemlerden öğreniriz. Doğada çöp veya atık yoktur. Herhangi bir canlının dışkı dahil tüm ürünleri başka canlıların ihtiyaçlarını karşılar. Doğayı gözlemlediğimizde çoklu ilişkilerle sıkıca örülmüş ve dolayısıyla dirençli bir yaşam ağı görürüz. Permakültür bu gözlemden çıkardığımız sonuçları kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken nasıl uygulamaya koyacağımızla ilgilidir. Permakültür bütün insan faaliyetlerinde işlevsel tasarımla ilgilidir.

  • Marmariç Permakültür Köyü'nde yaptığınız uygulamalardan bahsedebilir misiniz? Permakültür ilkeleri sayesinde oturduğunuz bölgede bir farklılık yarattığınızı düşünüyor musunuz?
    Marmariç’te permakültürü her yönüyle uygulamak niyetindeyiz tabii ki. Adım adım ilerlemek gerekiyor. İlk etapta gıda yönünden olabildiğince kendine yeterliliği sağlamaya çalışıyoruz. Soframızdaki gıdalar her geçen yıl artan oranda kendi ürettiklerimizden oluşuyor. Zeytin, zeytinyağı, ceviz, badem, üzüm, üzüm sirkesi, pekmez, elma, elma sirkesi, elma püresi, armut, ayva, kiraz, dut, incir, sezonluk sebzeler ve ürünleri zaten vardı. Bu sene tavuklarımız da oldu ve artık tavuk eti ve yumurtayı da kendimiz üretiyoruz. Halihazırda komşu köyden aldığımız taze sütle peynir, yoğurt ve kefir yapıyoruz. Seneye kendi hayvanlarımız – koyun, keçi ve inek – olduğunda kendi sütümüzü de kullanmaya başlayacağız. Arıcılığa da başladık ve bir yıldır kendi balımızı da üretmekteyiz. Bütün bu üretim sistemleri yavaş yavaş bütüncül bir permakültür sistemine doğru evriliyor. Meyve bahçeleri gıda ormanlarına dönüşüyor. Su hasadı sistemleri işlemeye başladı ve her yıl daha da çok suyu depolayabilir ve toprağa emdirebilir hale geliyoruz. Hayvan sistemlerinin bitki sistemleriyle tam uyum içerisinde çalışması da kademeli olarak gerçekleşecek. Gerçekçi olmak gerekirse kabaca on yıllık bir evrim sürecinden bahsediyoruz. Bir yandan da inşaatlar yapıyoruz: Pasif güneş mimarisi, çatılardan yağmur suyu hasadı, kuru kompost tuvaletler, gri su arıtma sistemleri. Akaryakıta alternatif yakıt üretebilen sistemler. Alternatif enerji, elektrik kaynakları. Yani kurslarda ve sunumlarda anlattıklarımızı yaşayan örnek üzerinden tam olarak gösterebilmemiz için en azından 2020 yılını beklememiz gerekecek. Oturduğumuz bölgede de farkı aslında o zaman yaratmış olacağız. Şu anda komşu köyler temkinli bir şekilde izliyorlar bizi. Şunu vurgulamak istiyorum “Ben hemen permakültür yapmak istiyorum” dediğiniz zaman en az on yıllık bir evrim sürecini göze almanız gerekiyor. Bir Afrika atasözünü hatırlatıyor bana bu: “Bir ağacı dikmek için en iyi zaman ne zamandır? 25 yıl önce. İkinci en iyi zaman ne zamandır? Şimdi.” Hemen başlayın. Halihazırda geç kalmış durumdasınız.

    Türkiye'de permakültür ne kadar tanınıyor? Yaptıklarınızı görmek için köyünüzü ziyarete gelenler oluyor mu?
    Her geçen gün daha fazla tanınıyor. Bu derece tanınmış ve de tanınıyor olmasını birçok kişinin yılmaz çabalarına borçluyuz ama başlıca Filiz Telek’ten bahsetmek gerekir. Filiz son birkaç yıldır özellikle internet aracılığıyla çok etkin bir tanıtım yaptı ve dayanışma ağlarının kurulmasında önayak oldu. Sinek Sekiz Yayınevi ilk Türkçe permakültür kitabını yayınladı: Bill Mollison’ın Permakültüre Giriş başlıklı kitabı. Yakında ikincisini biz yayınlayacağız: Permakültür: Bir Tasarım Kılavuzu – bu da Bill Mollison’ın eserlerinden biri. Bu kitap 72 saatlik PDC kursunun yani Permakültür Tasarım Sertifikası kursunun da müfredatı aynı zamanda.

  • Marmariç’e ziyaret talepleriyle baş edemiyoruz. Bu sebeple ziyaret günlerini sınırlamak zorunda kaldık. Eğitim döneminin başladığı Mayıs ayından bittiği Eylül ayına kadar her ayın ilk pazarı açık gün. Bu günde saat 14:00 de gelen bütün ziyaretçilerimize Marmariç’i gezdiriyoruz. Yaptığımız uygulamaları yerinde gösterip, detaylı olarak anlatabiliyoruz. Genelde çok yoğun çalıştığımız için başka bir zamanda gelen ziyaretçilerle bu kadar ilgilenemiyoruz. Okuyucularınız ziyaret etmek isterlerse sitemiz aracılığıyla bizimle bağlantıya geçebilirler.

    Dünyada başarılı permakültür uygulamaları var mı? Hangi ülkelerde en çok uygulanıyor?
    Permakültür her yerde uygulanıyor. Kırsalda uygulanıyor. Şehirlerde uygulanıyor. Zengin ülkelerde uygulanıyor. Fakir ülkelerde uygulanıyor. Çöllerde, dağlarda ve yağmur ormanlarında uygulanıyor. Barışın ve bolluğun hakim olduğu bölgelerde uygulanıyor. Savaşın, afetlerin ve kıtlığın etkilediği yerlerde de uygulanıyor. Halkının iyiliğini ve sağlığını samimi olarak önemseyen ülkelerde, mesela Vietnam’da, ulusal gıda güvenliği politikalarının bir parçası olarak daha yaygın bir biçimde de uygulanıyor.

    Başarılı birçok örnek var. Tabii, burada başarıdan bahsederken neyi kastettiğimiz çok önemli. Eğer kıstas, ağırlık açısından birim alandan elde edilen belirli bir ürün miktarı ise ve sadece o ise, o zaman permakültürcüler olarak başarısız olduğumuz rahatlıkla söylenebilir. Ancak dünyamızı yok etmekte olan tam da bu zihniyettir. Küresel gıda ticaretinde ne yazık ki ürünlerin besin değeri, insan sağlığı ve doğal ekosistemlere etki yerine raf ömrü, uzun mesafelerde sevkiyata dayanıklılık gibi kriterler öncelik kazanmakta, hatta yalnızca bunlar önemsenmektedir.

    Biz permakültürde bütünsel bir muhasebeye göre bir başarıdan bahsediyoruz. Bütünsel muhasebe derken, elbette karlılık önemli olmakla birlikte öncelik az önce bahsettiğimiz kriterlerdedir. Yani, besin değeri, insan ve ekosistem sağlığı. Ürün çeşitliliğini de hesaba kattığımızda birim alandan toplam verimimiz, hiçbir suni gübre ve kimyasal ilaç kullanmadan konvansiyonel yöntemlerden çok daha yüksek olmaktadır.

    İyi ve tanınmış örnekler arasında Amerika’da Polyface Farms ve Avustralya’da Tagari Çiftliği bulunmaktadır.

  • Bize Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü'nün çalışmalarından biraz bahsedebilir misiniz?
    Kurslar en temel faaliyetimiz. Amacımız en hızlı ama en sağlam şekilde permakültür tasarım bilgisini yaygınlaştırmak. Bunun için vazgeçilmez araç PDC kursu. Bu kurstan sonra da en hızlı ve etkin deneyim kazanma yolu ise staj. Enstitümüzde staj imkanı da sunmaya başladık. Geoff hocamızdan bir alıntı yapacağım: “Ancak bizden daha iyi tasarımcılar ve bizden daha iyi eğitmenler yetiştirebildiğimiz zaman kendimizi başarılı sayarız.”

    Permakültürle ilgilenmek isteyenlere ne tavsiye edersiniz? Profesyonel olmak isteyenler bu isteklerini Türkiye'de gerçekleştirebilirler mi? Enstitü'nün kurslarında hangi eğitimleri veriyorsunuz?
    Bir permakültür kitabı alın. Bir permakültür kursuna katılın. Eğer şehirde yaşıyorsanız, bu temel ihtiyaçları karşılamak üzere bir araya gelmiş gruplara veya kurulmuş STK’lara katılın. Yoksa, yakın çevrenizle dayanışma içerisinde siz kurun. Kent bostanı ve küçük ölçekli kent hayvancılık işletmeleri kurun, ve uluslar arası süpermarket zincirleri yerine bu işletmelerden alışveriş yapın. Bu alanların yeterli olmadığı durumlarda şehir çeperindeki çiftçilerle girişilmiş Toplum Destekli Tarım (TDT) projelerine katılın. Sizin yaşadığınız bölgede yoksa başlatın.

    Profesyonel olmak isteyenler bu isteklerini artık Türkiye’de gerçekleşirebilirler. İlk fırsatta bir PDC kursuna katılmalarını tavsiye ederim. PDC yani Permaculture Design Certificate yani Permakültür Tasarım Sertifikası. Permakültür konusunda profesyonelleşmenin, eğitim vermek dahil, tek önkoşulu bu. Ve bunu takiben de bir permakültür enstitüsünde ya da projesinde bir kaç ay gibi bir süre staj yapmalarını tavsiye ederim. Bu permakültür konusunda deneyim kazanmanın benim bildiğim en hızlı yolu. Bu bizim enstitüde olabileceği gibi dünyada birçok yerde staj imkanı sunan birçok projede ve enstitüde de olabilir. İnternette Avustralya Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün yayınlayıp dünyaya armağan ettiği yeni bir “Global Permakültür Ağı” sitesi var. Bu ağ üzerinden her geçen gün projeler kayıt oldukça ulaşılabilicek proje ve insan sayısı artıyor. Bakmanızı tavsiye ederim.

    Enstitüde yılda en az bir PDC kursu veriyoruz.

  • Enstitünüz bu sene önemli bir üçlü etkinlik düzenliyor. Bunlardan kısaca bahsedebilir misiniz?
    Evet... Birinci Akdeniz Uluslararası Bölgesel Permakültür Konferansı ve Buluşması bu yaz, Temmuz'da Türkiye’de gerçekleştirilecek. Bu iki faaliyetten önce de geleneksel “buluşma öncesi” PDC kursunu da düzenliyoruz.

    PDC kursunu Rhamis Kent ile birlikte vereceğiz. Rhamis, Avustralya Permakültür Araştırma Enstitüsü’ndeki stajyer arkadaşlardan. 2009 yılındaki stajımızdan bu yana o da Geoff hocayla birlikte çalışıyor ve uluslararası ortamda PDC kursu veriyor. Bu kurs, konferansı da ağırlayacak olan Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek. 30 Haziran'da başlayacak ve 13 gün sürecek.

    Konferans Temmuz'un 14'ünde olacak ve bir gün boyunca Akdeniz ve Ortadoğu’dan permakültürcüler katılımcılara permakültürü ve yaptıkları çalışmaları sunacaklar. Tüm okuyucularınızı bu ücretsiz etkinliğe bekleriz. Temmuz'un 17'si ile 21'i arasında da Marmariç’te Birinci Akdeniz Uluslararası Bölgesel Permakültür Buluşmasını gerçekleştiriyoruz. Daha detaylı bilgiye sitemizden (www.rpc2012.com) ulaşabilir okuyucularınız.

    Son olarak merak ediyoruz… Türkiye'nin her yöresinde permakültür aktif olarak uygulansa ülkemizde nasıl bir değişim olurdu?
    İsraf, ziyan ve enerji verimsizliği her sektörde ve insan hayatının her alanında ciddi oranda azalırdı. Çorak topraklar iyileşir, verim artardı. Kuruyan kaynaklar, dereler tekrar akmaya, daha önce kaynak olmayan yerlerde yeni pınarlar patlamaya başlardı. Bu iyileşmelerin semeresi zengin bir azınlığın tekelinde olacağına tüm toplumun hizmetine sunulurdu. Bütün bunların sonucu olarak toplumsal gerginlikler yumuşamaya başlardı. İki kelimeyle özetlemek istiyorum daha da uzatmadan: Bolluk ve barış.

  • “Hadi ordan canım! Bunların hepsi permakültür sayesinde mi olacak?” diyebilirsiniz. Soruyu hatırlatmak isterim: “Türkiye'nin her yöresinde permakültür aktif olarak uygulansa”... evet aktif olarak her yönüyle uygulansa olacaklar bunlardır. Hatırlayın permakültür bir alternatif tarım yöntemi değildir; daha doğrusu permakültürün tek özelliği alternatif tarımsal bir yaklaşım öneriyor olması değildir. Permakültür etik temelli – buraya vurgu: etik temelli, yani dünyayı gözeten, insanı gözeten ve ihtiyaçları en aza indirdikten sonra artanı ilk iki ilkeye yani dünyayı gözetmeye ve insanı gözetmeye vakfeden bir kültürü oluşturup besleyebilen – bir tasarım bilimidir. Doğayı gözlemledikten sonra işleyişiyle ilgili keşfettiğimiz ilkeleri davranış yönergelerine dönüştürürüz. Kötü giden her şeyle ilgili daha fazla kanıt toplayıp üzerine konuşup tartışırken doğayı ve dolayısıyla hayatta kalma ve bolluk ve barış içinde yaşama şansımızı yitirmekten ziyade harekete geçeriz; davranırız... evet... “aktif olarak uygulansa”dan bunu anlamalıyız.

    Bolluk ve barış cesaret gerektirir. İnsanlık olarak, mümkün olan her yolla reklamı yapılan ve dayatılan kalkınma ve refah anlayışının bizi ancak kıtlığa ve kalan sınırlı kaynakları yağmalama yarışında birbirimizi liğme liğme ettiğimiz günlere sürükleyeceğini çok uzun zaman önce kavradık aslında. Ama hala bize bunu satmaya çalışıyorlar. Bu egemen ezbere var gücümüzle ve cesaretle direnmek gerekiyor. Bu direnci tükenmeden, yenik düşmeden gösterebilmek içinse toplumu besleyebilecek, tarımından enerji kaynaklarına, tüzel yapılanmalarından ekonomisine alternatif etkin bir sistem tesis etmek gerekiyor. Biz permakültürcüler, onlara bağımlılığımızı sürdürdüğümüz halde istemediklerimize karşı mücadele etmektense, öncelikle istediklerimizi elde etmek için davranmayı seçiyoruz ve bunun için bir “devrim” ya da yönetim/politika değişikliği olmasını da beklemiyoruz; hemen, bugün, kendi kapımızın önünden başlıyoruz. Bizim gibi düşünenlerle – yani etik temelli bir yaşamı seçenlerle – birleşip birbirimizi her yönden besliyor ve destekliyoruz. Siz de bize katılın. Merak etmeyin, biz bize yeteriz.

    Sohbetiniz için çok teşekkür ederiz Mustafa F. Bakır...

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu