YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 14 Mart 2011

RADYOAKTİF PANİK

  • 13 Mart 2011 Milliyet

    Fukuşima’daki nükleer santralde dün yaşanan patlama dünyanın yüreğini ağzına getirdi. Nükleer güvenlik ajansı tahliye sırasında 160 kişinin radyasyona maruz kaldığını açıkladı. Bölgedeki diğer reaktörde de arıza çıkınca acil durum ilan edildi

    Japonya’da 8.9 şiddetindeki depremin ardından soğutucusu bozulan nükleer elektrik santralinde dün yaşanan patlama dünyanın yüreğini ağzına getirdi. Patlamadan sonra saatler boyu reaktörün çekirdeğinin zarar görüp görmediği ve ne kadar radyasyonun dışarıya sızdığı anlaşılamazken, akşam saatlerinde reaktörün sağlam olduğu açıklandı. Ancak Japonya Nükleer Ajansı kazanın tehlike seviyesini uluslararası alanda kullanılan ölçekte 7 üzerinden 4 olarak değerlendirirken, ülkenin kuzeydoğusundaki Fukuşima bölgesinden yaklaşık 140 bin kişi tahliye edildi. Nükleer Güvenlik Ajansı, tahliye operasyonu sırasında 160 kişinin radyasyona maruz kaldığını duyurdu. Akşam saatlerinde, bölgedeki ikinci bir reaktörde de soğutucunun çalışmaması nedeniyle yeni bir acil durum ilan edildi.

    ‘Çok büyük bir gürültü’
    Patlama, ülkenin kuzeydoğusunda bulunan 40 yıllık Fukuşima Daiçi tesisinin 1 numaralı hafif su reaktöründe, dün yerel saatle 15.36’da (TSİ 8.36) meydana geldi. Görgü tanıkları çok büyük bir gürültü duyduklarını dile getirdi ve binanın duvarlarının hasar gördüğü ve çevresinde sadece 15 santimetre kalınlığındaki çelik korumanın kaldığı belirtildi. Gün boyu beyaz buharın yükseldiği reaktörün içinde de soğutma çalışmalarına katılan dört işçi yaralandı.
    Patlamanın öncesinde, ‘nükleer alarm’ nedeniyle oluşturulan tahliye bölgesinin yarı çapı 10 kilometreden 20 kilometreye çıkarılmış, yaklaşık 51 bin kişi tahliye edilmişti. Ülkedeki bir nükleer güvenlik kuruluşu da, kontrol odasındaki radyasyon seviyesinin normalin 1000 katına çıktığını açıklamıştı. Bu sırada Japonya Nükleer Ajansı da, 1 numaralı reaktörün dışında dışında yapılan ölçümlerde radyoaktif sezyum ve iyot gazlarının tespit edildiğini itiraf etti.
    Patlamadan sonra ise hâlâ bölgede bulunanlara ağızlarını maske veya mendille kapatmaları, evlerinden çıkmamaları, kapıları ve pencereleri kapalı tutmaları, klimaları kapatmaları söylendi. Ancak yapılan testler sonucunda, 160 kişinin tahliye sırasında radyasyona maruz kaldığı belirlendi.
    Patlamanın ardından bir açıklama yapan Japon hükümet sözcüsü Yukio Edano, reaktörün etrafındaki metal korumanın hasar görmediğini ve tesis çevresinde radyasyon oranında artış tespit edilmediğini söyledi. Ancak Kyodo ajansına konuşan bir Nükleer Ajans yetkilisi, patlamanın öncesinde santralden saat başı bir insanın bütün bir yıl boyunca maruz kaldığı miktarda radyasyonun sızdığını açıklamıştı. Edano ise patlamanın ardından tesis çevresindeki radyasyon oranının azaldığını savundu.

    ‘Sıradışı soğutma yöntemi’
    Yetkililer akşam saatlerinde reaktörü soğutmak için deniz suyunun kullanılmaya başlandığını açıkladı. ABD’deki Carnegie Vakfı’ndan nükleer uzmanı Mark Hibbs yöntem için “Sorunun ne kadar ciddi olduğunu ve Japonların reaktör çekirdeğini soğutmak için nasıl sıradışı ve doğaçlama yöntemlere başvurduğunu gösteriyor” dedi. Japonya elektrik enerjisinin yüzde 30’unu nükleer tesislerden elde ediyor.

    Niçin patladı?
    Japon yetkililer, ek jeneratörün elektrik kesintisi nedeniyle devreye girmemesi üzerine, reaktörü su ile soğutmaya çalışmıştı. Soğutma işlemi için kullanılan suyun buharlaşmasıyla, reaktörün içinde hidrojen birikti. Bu durumun basıncı yükseltmesi nedeniyle içeride biriken ve bir miktar radyoaktif madde de içeren buharın bir kısmı önceki gece dışarıya boşaltıldı. İşte bu işlem sırasında, içerideki hidrojen oksijenle temas edince patlama yaşandığı düşünülüyor.

    Sağlığı nasıl etkiliyor?
    Uzmanlar, reaktörden sızan beyaz buharın içinde bulunan iyot 131 adlı maddeye aşırı miktarda maruz kalınmasının tiroid kanseri ve lösemiye neden olduğunu açıkladı. Reaktördeki miktarın normal seviyenin tam 1000 katı olduğu söylendi. Yüksek dozda radyasyona maruz kalan kişilerde anemi, ciltte ateş yanığını andıran yaralar, gözde katarakt, kısırlık ve kalıtımsal bozukluklar görülebiliyor. Radyasyon korunmasında kullanılan biyolojik eşdeğer doz birimi olan “rem” dikkate alınarak hesaplandığında, vücutta biyolojik etki meydana getiren en küçük radyasyon dozu 50 rem olarak belirleniyor. Bu miktar 100-200 arasına geldiğinde ise kusma, yorgunluk ve iştahsızlık baş gösteriyor. 300’e çıkıldığında bu etkilerin yanında saçlar da dökülürken, maruz kalınan 400 rem’de kişilerin yüzde 50’si 1 ay içinde ölüyor.

    Japonya’daki diğer nükleer felaketler
    Toplamda 55 santrali ile en çok nükleer santrale sahip üçüncü ülke olan Japonya, ilk kez nükleer bir krizle karşılaşmıyor.
    30 Eylül 1999: Tokaimura’da bulunan yakıt üretim tesisinin iki çalışanı, nükleer yakıt tankına gereğinden fazla sıvı uranyum çözeltisi karıştırınca, zincirleme reaksiyon başlamış ve radyoaktif madde yayılmıştı.
    9 Ağustos 2004: Mihama nükleer santralinin türbünlerinin birinden sızan buhar 5 kişinin ölümüne neden olmuştu.
    Temmuz 1999: Tsuruga santralinde normal radyasyon düzeylerinin 11 bin 500 katına ulaşan radyasyon sızıntısı belirlenmişti.
    Nisan 1998: Tokyo Elektrik Firması’na ait reaktör, soğutma pompasının bozulması sonucunda kapatıldı.
    Temmuz 1997: Tokyo Elektrik Firması’na ait bir başka reaktörde radyasyon sızıntısı olduğu açıklandı.
    Kasım 1997: Tokyo yakınlarındaki uranyum zenginleştirme labaratuvarında yangın çıktı.
    Ağustos 1997: Tokaimura santralinde, 2000 çelik varil içinde bekletilen atıklarda sızıntı meydana geldi.
    Mart 1997: Tsuruga reaktöründe çalışan 35 işçi radyasyona maruz kaldı.
    Aralık 1995: Tsuruga’da soğutma sisteminden kaynaklanan sızıntı yüzünden santral bir yıl kapatılmak zorunda kaldı.

    Nükleer uzmanları:
    ‘Çernobil’ gibi olmaz
    -  Imperial College London Üniversitesi’nden Materyal Fizik Profesörü Robin Grimes: Reaktörün içerisinde yavaşça bir ısı ve basınç oluştu. Bu patlamada basıncın büyük bir kısmı boşaldıysa, kötü durumda değiliz demektir. Dış kısımdaki hasara rağmen, iç kısmı zarar görmedikçe radyasyonun büyük bir kısmı içeride tutulacaktır.
    -  Surrey Üniversitesi’nden Nükleer Fizikçi Paddy Regan: Görünüşe göre soğutucular durdu. İçerideki sıcaklığı dışarı pompalamanın bir yolu olmadığı için doğal olarak soğuması gerekiyor. Eğer reaktör çok ısınırsa, teoride bu yakıt çabuklarının erimesi anlamına gelir fakat bu olayda bu çok olası görülmüyor.  Reaktörün çekirdeği etkilenmedikçe bu iyi haber demektir.
    -  ABD’li nükleer uzmanı Joseph Cirincione:  Bu kaza tarihe en büyük üç kazadan biri olarak geçti. Eğer devam eder ve kontrol altına alınamazsa ve kısmi erimeden çekirdeğe ulaşan bir erimeye dönüşürse, Çernobil faciasına yakın bir felaket yaşanır” dedi ve ekledi, “Eğer çekirdeğe ulaşacak kadar bir erime yoksa o zaman nükleer bir kurşundan kurtulduk demektir ve Japonya’nın da Amerika’nın da endişeleneceği bir durum yoktur.
    Uzmanlar, Fukuşima’nın dizaynı ve olayın meydana geliş şeklinin Çernobil’den çok farklı olduğunu söylüyorlar. Uzmanlara göre önemli olan, burada reaktörün, soğutma sisteminden önce durmuş olması.  Bu durum erime şansını azaltıyor. Çernobil patlama meydana geldiğinde tam kapasiteyle çalışıyordu. Fukuşima’daki 6 reaktörden 3’ü deprem sırasında çalışıyordu ve hızla kapandılar. Soğutma sistemleri çekirdekten ısıyı uzaklaştırmak için harekete de geçti fakat depremden bir saat sonra elektrik kaynaklarını yitirdikleri için durdular.

    Haberin detayına ulaşmak için tıklayınız

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu