YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 15 Aralık 2009

Asbestle içiçe yaşamak

  • 14 Aralık 2009 ntvmsnbc

    Asbest, bir zamanlar mucize maden olarak görülürdü. Sıcağa ve ateşe dayanıklı olduğu için giyim eşyasında ve yapı malzemelerinde kullanılırdı.Ama tabii bütün bunlar asbestin insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ortaya çıkmasından önceydi.

    Asbestin kanser ve akciğer hastalığına yol açtığının anlaşılması üzerine, dünyanın birçok yerinde kullanımı yasaklandı.

    "Eskiden Asbestos kasabasına yılın 12 ayı kar yağardı" diyorlar.

    Yöre halkı, hala çocukların yakındaki asbest işletmelerinden dağılan ince beyaz toz altında oynadığını hatırlıyor.

    "Asbest karı", çoktan kaybolmuş.

    İşletme, 1960'larda toz kontrol önlemlerini yürürlüğe sokmuş.

    Ancak asbest endüstrisi, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelere ihracat yapıldığı için eleştiri altında.

    Burada, Asbestos kasabasında, Endonezya ve Pakistan gibi ülkeler o kadar uzakta görünüyorlar ki, hani başka bir gezegende bile oldukları düşünülebilir.

    Ama buranın yerlisinin Mezotelyoma ve Asbestosis gibi, asbestle ilişkili hastalıklardan haberdar olmaları gerekir.

    Bu konuda neler düşündüklerini öğrenmek istiyorum.

    Asbestos kasabasında hayat, Jeffrey Madeni çevresinde dönüyor.

    Burası, çevresindeki kasaba kadar büyük görünen canavar gibi bir maden.
    Burada beyaz asbest diye de bilinen krizotil çıkarılıyor.

    Şu sıralarda madende üretim can çekişiyor.

    Ama madenin sahibi Bernard Coulombe, madencilerin daha 50 yıl süreyle derinlerdeki krizotili çıkarabilmelerine olanak sağlayacak yatırım olanaklarını araştırıyor büyük bir telaş içinde.

    Coulombe, krizotilin kanserojen olduğunu kabul ediyor ama düşük oranda kullanılır ve reçine, çimento ya da katranla karıştırılırsa emniyetli olduğunu savunuyor.

    Bernard Coulombe, krizotilin yalnızca güvenli olduklarını kanıtlamış şirketlere satıldığını da söylüyor.

    Asbestle ilişkili hastalıkları soruyorum.

    Yılda ortalama 8 madenci akciğer kanseri yüzünden şirketten tazminat istiyormuş.

    Ama Coulombe, bu insanların hastalıklarının gerçekten asbestle ilişkili olduğundan kuşkulu.

    "Herşeyden önce, bu insanlar, sigara tiryakisi" diyor.

    Hemşirenin tepkisi
    Asbestos kasabasında, hastalık sözcüğü, aslında gayet iyi bilinen ama dışa vurulmayan, görmezden gelinen bir kavram.

    İnsanlar, yıllar boyunca aslında aralarından birçoğunu alıp götürmüş olan bu maddenin aleyhinde tek bir söz bile etmek istemiyor.

    Kasabada 30 yıldır çalışmakta olan bir hemşire, A harfiyle başlayan kelimeyi söylediğimde, gözlerini deviriyor:

    "Buradaki asbest-ilişkili hastalıklar, başka yerlerden yüksek değil." diyor.

    Başka yerler neresi diye soruyorum. Bir kıyaslama yapamıyor.

    Peki burada niçin böylesinde ateşli bir şekilde asbest savunması içinde insanlar?

    Sonuçta, asbest sanayii, çok uzun yıllar madencilere, sağlık durumları konusunda korkunç yalanlar söylemişti.

    Görünen o ki, insanların işleri büyük önem taşıyor.

    'Kutsal maden'
    Ama bu beyaz maddeye derin bir duygusal bağlılık da sözkonusu.

    1949 yılında maden işçilerinin giriştiği grev, eyalet tarihinde dönüm noktası olmuştu.

    İngiliz patronlara karşı girişilen ayaklanma, Quebec ayrılıkçılığının da başlangıcını simgeliyordu.

    Bugün, asbest madenciliği ufak çaplı ama adeta kutsal bir konuma sahip.

    Resmi istatistikler, asbestin insanları hasta ettiğini gösteriyor.

    Quebec Halk Sağlığı Enstitüsü, 1981-2004 yılları arasında, asbest madenlerinin bulunduğu Estrie ve Chaudière-Appalaches bölgelerinde, erkekler arasında Asbestosis'den ölümlerde "önemli artışlar olduğunu" saptadı.

    Yakınlardaki Thetford Madeninin bulunduğu Chaudière-Appalaches bölgesinde yaşayan kadın ve erkekler arasında, yüksek oranda habis Mezotelyoma vak'alarına rastlanıyor.

    Aşırı uçlar
    Yörede yaşayan serbest gazeteci Stephen McDougall, bu araştırmaların eksik olduğu inancında.

    Araştırmalara, kalıtım, çevre, yaşam biçimi ve asbest soluma süresi gibi unsurların dahil edilmediğine işaret ediyor.

    Bu ise kılı kırk yarmanın aşırı uçlarına götürüyor insanı.

    Başım çatlayacak gibi oluyor.

    Stephen McDougall, gazetecilerin burayı nadiren ziyaret etmesinden yakınıyor.

    "Korkuyorlar" diyor ve ekliyor:

    "Dış dünya bizi acayip bir yer olarak görüyor. Ama bizim umurumuzda bile değil!"


    http://www.ntvmsnbc.com/id/25031737/

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu