YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 30 Haziran 2009

Tanrılar, Akıl Tutulması ve 3. Köprü

  • 26.06.2009 Birgün
       
    Abdullah Tunç

    Prometeus, Hefaistos ve Atena’dan ateşi ve tekniği çalarak insana armağan ederken en önemli olanı atlamıştı. Bunu fark eden Zeus araya girerek insanlara adalet duygusunu götürmesi için Hermes’i görevlendirdi. O da politik erdemin sitede (kentte) herkese ait olduğunu ve ancak bu şekilde bir yaşamın mümkün olabileceğini gösterdi. Tiran ya da despota boyun eğmek yerini kısmen de olsa adalet duygusuna bıraktı ve kararlarda çoğunluk aranmaya başlandı. Zamanla tanrıların yerini insanlar aldı. İstedikleri kadar adalet, istedikleri kadar demokrasiyi kömürle dağıtmaya başlayan siyasal iktidar, bazen tümden despotik kararlar alarak insanlığa hizmet anlamında bir akıl tutulması yarattı.

    Kapitalist birikim süreci kendine özgü bir mekân düzenlemesi kurarken beraberinde kendi iktidar anlayışını da getirir. İktidarların amacı da, mekânı ele geçirmek ve kendi lehine dönüştürmekle ilişkilenir. Bu açıdan, İstanbul’da yapılan veya yapılmak istenen Boğaz köprülerinin iktidarların bu yöndeki girişimlerinin önemli birer sembolü olduğunu ortaya koyabiliriz.

    Yeşili betona çevirmek...

    Nüfusu her geçen gün artan İstanbul, kontrolsüz ve plansız büyümesi, artan yolculuk talebi ve özel otomobil sayısı ile ulaşım alanında sürekli büyüyen sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar gözle görülürken ve bütün uzmanlar aksini söylerken merkezi ve yerel idare yeni spekülatif rantlar yaratmak üzere karayolu üzerinde yoğunlaşarak, sözde çözümler üretmeyi sürdürmektedir. Hem pratik ve sembolik olarak mekânı ele geçirme, hem de yeni kentsel rantlara olanak sağlamak amacıyla 3. köprüye başvurmaktan da kaçınmamaktadır. Bu kararla İstanbul’un en yeşil iki semtinin (Rumeli Kavağı-Beykoz) ve çeperlerinin beton yığınına dönüşecek olmasıyla ise hiç ilgilenmemektedir.

    İstanbul’da yürütülen ulaşım politikalarıyla yol genişlikleri artırılmakta, kentin en önemli meydanları kavşaklara feda edilmektedir. İnsan-merkezli bir kent yaklaşımından kopup otomobile bağımlı bir kentin temelleri çoktan atılmıştır. Ulaşım politikaları özel otomobil sahipliğini desteklemiş, kentlileri değil, araçları bir yerden bir yere ulaştırmaya öncelik vermiş ve bunu yaparken motorlu taşıtların kent içinde daha hızlı hareket etmesinin kentlilerin hareketi anlamına geleceği varsayımına dayanmıştır.

    Bu bağlamda yapılması istenilen 3. köprü kendi trafiğini oluşturacaktır. Bu da trafiği rahatlatmak yerine, trafikte sorunların daha da artmasına sebep olacaktır. Bağlantı yolları ile birlikte kent, araçlarla kaplanmaya devam edecektir. Yüksek oranda egzoz gazı salınımıyla gelen hava kirliliği, sağlık sorunlarını artıracaktır. Köprü güzergâhında yer alan insanların gelip dinlendikleri, eğlendikleri, temiz havadan yararlandıkları, içinde çeşitli hayvanları barındıran yeşil alanlar yok olacaktır. Zaten gürültünün yüksek olduğu bu kentte gürültüsüz bölgeler de bundan nasibini alacak, gürültü kirliliği kentin her tarafına yayılacaktır. Yeni rant alanlarının açılmasıyla kapitalist sermaye kendine özel mekânsal kurgusunu geliştirerek sürdürecektir.

    Sermayeye hizmet edecek bu köprünün ekonomik maliyeti dışındaki toplumsal ve çevresel dışsal maliyetleri; oraya veya oradan başka yerlere olacak göçler, oradaki sosyal hayatın değişmesi, trafiğin artmasıyla birlikte hastaneye yetişememe sonucu gelebilecek can kayıpları, eğitimdeki aksamalar, işe geç kalmalar, meydana gelecek çevresel tahribatın ne olacağı hesaplanmamıştır. Köprünün yapılacağı alanın su toplama havzası olması, yakın çevresinde geniş orman alanlarının bulunması ve bunların köprüyle birlikte yok olma ihtimali hiç hesaba katılmamaktadır. Diğer yandan büyük sermaye gruplarının bu bölgede yıllardır arazi kapattıkları herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
    Son söz: Üçüncü köprü sermaye için yapılmaktadır!

    Haberin sayfasına ulaşmak için tıklayın

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu