YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 20 Mart 2009

İstilacı Sazan İç Suları Kuşattı

  • 19.03.2009 Radikal

    Türkiye’de ilk defa 1988 yılında görülen, kılçıklı ve lezetsiz ‘istilacı sazan’ Van Gölü’ne kadar tüm iç sularda görülüyor. Aşılama yapılmazsa sazan veya turna balıkları zarar görecek

    Türkiye’de ilk defa 1988 yılında görülen "gümüşi havuz balığı"nın, Van Gölü’ne kadar tüm iç sularda yaygınlaştığı bildirildi.

    Su Ürünleri Mühendisleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Meriç Albay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bilimsel adı "carassius gibelio" olan "gümüşi havuz balığı"nın, sazangiller familyasından olduğunu söyledi.

    Bu balık türünün, griye benzeyen vücut rengiyle sazan balığından ayırt edilebileceğini dile getiren Albay, şunları kaydetti: "Ama bu konuda uzman olmayan kişiler, bu iki balığı tek bir tür olarak düşünebilir. Bu balık, erken yaşlarda üremeye başlar. Bazı popülasyonlarında neredeyse tüm bireyler dişidir, erkek birey yok denecek kadar azdır. Bu tip popülasyonlarda dişiler, sazangillerin diğer türlerinin erkeklerinin spermlerini kendi yumurtalarını döllemekte kullanırlar. Üreme davranışlarındaki bu çeşitlilik, bu türün girdiği ortamlarda kolaylıkla tutunmasına yardımcı olmakta ve hızla yeni girdiği ortamı istila etmesine neden olmaktadır."

    "İlk kez Edirne'de ortaya çıktı"

    Albay, "gümüşi havuz balığı"nın, Türkiye’de ilk defa 1988 yılında Edirne Gala Gölü’nden rapor edildiğini belirterek, daha sonra bu balığın insan etkisiyle, önce tüm Trakya Bölgesi’ndeki iç suları işgal ettiğini daha sonra iç sularda yaşayan canlılar için çok önemli biyolojik bariyerler olan İstanbul ve Çanakkale boğazlarını geçip, Anadolu’daki diğer göl ve akarsulara girdiğini anlattı.

    "Gümüşi havuz balığı"nın, şu anda Van Gölü havzasına kadar olan bölgede görülebildiğine dikkati çeken Meriç Albay, "bu balık dışında Türkiye iç sularına girmiş onlarca tür var ve gümüşi havuz balığı, sadece aysbergin görünen kısmı durumunda" dedi.

    Diğer türler azalıyor

    Albay, istilacı ve doğal balık toplulukları için zararlı bir balık türü olarak bilinen "gümüşi havuz balığı"nın zararlarına ilişkin şu bilgileri verdi: "Bu balık, durgun, yavaş akışlı sularda kolaylıkla baskın balık türü olabilir ve bütün eko sistemdeki besin akışını değiştirebilir. Gümüşi havuz balığı, ayrıca kızılkanat ve eğrez gibi diğer bazı doğal balık türleri için kuvvetli bir rekabetçi olabilir.

    Örneğin İznik Gölü ve Ömerli Baraj Gölü’nde yapılan çalışmalarda, bu su ortamlarına sonradan giren gümüşi havuz balığının aşırı miktarda arttığını ve diğer balık türleriyle beslenme ve üreme rekabetine girdiğini gördük. Özellikle Ömerli Baraj Gölü’nde bu balığın girdiği 1998 yılından günümüze kadar olan durumunu değerlendirdiğimizde, ilk başlarda sayıca az olan bu balık, son 6-7 yıldır gölün en çok av veren balığı olmuştur. Ömerli Baraj Gölü’nde yaşayan diğer balıkların miktarı ise gümüşi havuz balığının girmesinden sonra azalmıştır."

    "Her oltaya atlıyor"

    Prof. Dr. Albay, söz konusu balık türünün etinin lezzetsiz ve çok kılçıklı olduğuna değinerek, "olta ile sportif balıkçılık yapan amatör balıkçılar, bu balıktan çok memnun değiller. Nedeni sorulduğunda ise her oltaya atlaması ve etinin kalitesiz olmasını söylemektedirler. Bu balık yüzünden, sazan veya turna balığı tutamaz olmuşlardır" diye konuştu.

    Alınması gereken önlemler

    Bu balık ve diğer istilacı balıkların doğal ya da yapay su ortamlarına devlet ya da şahıslar tarafından aşılanmasına (suya bırakılmasına) "dur" denilmesi gerektiğini vurgulayan Albay, alınacak önlemlerle ilgili şunları söyledi:

    "Şu andan itibaren tüm iç sularımızda yapılacak olan ya da yapılması planlanan tüm aşılama faaliyetleri, durdurulmalıdır. Bunun için görev, öncelikle devlet kurumlarına düşmektedir. Ülkemizde halen kanunlarımızda açıklar bulunmaktadır ve bir yetki karmaşası söz konusudur. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Devlet Su İşleri, ayrı ayrı aşılama faaliyetleri yapabilmektedir. Yapılan aşılamalarla ilgili yeterli kayıt tutulmamakta ve yapılan aşılama faaliyetinin istenilen sonucu verip vermediği takip edilmemektedir.

    Bu aşılamalar sırasında, başka canlılar da (bitkiler, omurgasızlar, parazitler vb) bu su ortamında yer almakta, diğer canlılarla besin rekabetine girmektedirler. Bu durum, endemik türlerimizin yok olmasına yol açabilir.

    İç sularımıza yapılacak balık aşılamaları, bir bilimsel incelemeden geçmeden kesinlikle yapılmamalıdır. Bunun için aşılama yapılacak türün biyolojisi iyi bir şekilde incelenmeli, daha evvel yapılan aşılamalarda karşılaşılan olumlu ya da olumsuz durumlar değerlendirilmeli ve bu balıkların aşılanacakları yeni ortamlardaki diğer balıklara olası zararlarının iyi etüt edilmesi gerekmektedir.

    Faydalı olacak gibi görünen her aşılamanın muhakkak bir zararı olacaktır. Yapılacak her aşılama faaliyetinde her şey insanların iyiliği için değil, insanın da parçası olduğu doğanın iyiliği düşünülerek yapılmalıdır.” (aa)

    Haberin sayfasına ulaşmak için tıklayınız


     

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu