YUKARI

Keşfet

Eklenme Tarihi: 28 Aralık 2007
su_tuketimi

Susuz Kalmayalım!

  • Bu yaz belki de büyükleriniz sizleri her zamankinden daha fazla uyardı: “O suyu öyle açık bırakma”, “Diş fırçalarken musluğu kapa”, “Daha çabuk yıkan lütfen” diye, değil mi? Anne babalar her zaman böyle uyarılar yapar ama bu sefer ses tonları biraz daha endişeliydi. Zaten artık siz de anlamışsınızdır suyumuzun azalmasıyla ilgili bir sorun yaşadığımızı.

    Su tüm canlıların yaşayabilmek için en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri, ama uzmanlar giderek suyun azaldığı söylüyor. Neden? Her zamankinden farklı neler oldu?

    Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı ama bu suyun büyük çoğunluğu tuzlu ve ne yazık ki içilmesi mümkün değil. Dünyamızdaki suyun yalnızca yüzde 2,5’i tatlı ve içilebilir su ama onun da çoğu buzul halinde. Kalanın kısmın birazı yer altında, birazı göllerde ve derelerde, birazı da su buharı olarak bulunuyor. Yine de inanılmaz olan ne biliyor musunuz? Doğru kullanıldığı ve doğru paylaşıldığı zaman bu azıcık gibi görünen su bile yeryüzündeki tüm canlılara yetebilir!

    Bu kadar az miktardaki su nasıl oluyor da bu kadar çok sayıdaki canlıya yetebiliyor? Cevabı çok basit: Su döngüsü nedeniyle. Dünyada su hareket eder, şekli değişir, canlılar onu kullanır fakat gerçekte yok olmaz. Yani az önce milyonlarca yıl öncesinde bir dinazorun içtiği suyu kullanmış olabilirsiniz. Su Dünya’da sıvı, gaz ve katı şekillerde var olabilen tek madde. Bu da su döngüsünün temelini oluşturur. Su döngüsü temel olarak şöyle işler: Okyanuslarda, nehirlerde ve göllerde sıvı halde bulunan su buharlaşarak atmosfere yükselir. Burada yoğunlaşarak bulutları oluşturur. Daha sonra yağmur ya da kar olarak yeryüzüne geri döner, okyanuslara, nehirlere ve göllere tekrar kavuşur.

    Peki o zaman neden suyumuz artık azalıyor diyoruz? Dünyadaki su miktarının toplamı belki azalmıyor ama bizim kullanabileceğimiz nitelikteki su azalıyor, ya da dünya üzerindeki dağılımı dengesizleşiyor. Daha doğrusu şöyle söyleyelim: Dünya üzerinde yağmur bazı yerlerde sele neden olurken bazı yerlerinde aylarca yağmıyor. Küresel ısınma kimi yerlerde kuraklığa neden olurken kimi yerlerde de buzulların erimesine, denizlerin yükselmesine neden oluyor. Ayrıca, insanlar suyu yanlış ve dengesiz kullanıyor. Hepimiz özellikle de son 100-150 yıldır suyu o kadar müsrifçe, hiç tükenmeyecekmiş gibi kullanıyoruz, kirletiyoruz ki, su kaynaklarını bile bile kurutuyoruz. Dünya nüfusu hızla artıyor, araştırmalar suya duyulan ihtiyacın son 10 yılda eskiye göre 6-7 kat arttığını gösteriyor. İnanılmaz! Sanki suyu kullanmak yalnızca insanların hakkıymış, diğer canlıların böyle bir hakkı yokmuş gibi davranıyoruz. Oysa su yalnızca insanların değil tüm canlıların temel ihtiyacı.

    Sular aynı zamanda birçok hayvana ve bitkiye ev sahipliği yapıyor. Örneğin tatlı sular yeryüzündeki tüm hayvanların yüzde 12’sini barındırıyor. Balıkların %40’ı bu tatlı sularda yaşıyor. Kim bilir belki de bir zamanlar yaşardı demek daha doğru. Zamanla bu tatlı su kaynaklarının kuruması, buralarda suların azalması hayvanların ya başka yerlere gitmelerine ya da yok olmalarına neden oluyor. Yani hem sular azalıyor, hem de o sularda yaşayan çeşitli hayvanlar, bitkiler yok oluyor.

    Evimizde suyu en fazla banyoda tüketiyoruz. Bu nedenle dişlerimizi fırçalarken suyu kapalı tutmamız, tuvaletinin sifonunu gerçekten gerekmedikçe çekmememiz, banyo yaparken daha kısa zamanda vücudumuzu yıkamamıza yetecek miktarda su kullanmamız hem bizlerin hem de başka canlıların yaşamı için büyük önem taşıyor. Ya da yediğimiz o lezzetli elmaları, domatesleri şakır şakır akan suyun altında değil de bir tasta yıkamak da yine suyu korumamıza yardımcı olacak. Bir damla suyu kullanırken bile kendi kendinize şu soruları sorun: Şu an gerçekten ne kadar suya ihtiyacım var? En az ne kadar suyla işimi halledebilirim?

    Suyun karşı karşıya olduğu başka bir önemli tehlike de kirlilik. Suyumuz kirli olduktan sonra, çok miktarda olmasının ne önemi kalır ki? Dünyada yaklaşık 2,5 milyar insan yetersiz, kalitesiz ve kirli su nedeniyle yaşantısını sağlıksız şartlar altında sürdürüyor. Özellikle az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan hastalıkların %10’u yetersiz ve sağlıksız sudan kaynaklanıyor. Her yıl milyonlarca insan bu kirli sular nedeniyle hastalanıyor ya da yaşamını kaybediyor. Türkiye’de durum şimdilik bu kadar kötü değil. Ama kötüleşmesini beklemeden şimdiden önlemlerimizi almamız gerekiyor. Bu kirliliğin tek nedeni fabrikaların atıkları da değil. Evlerimizde büyüklerimizin kullandığı temizlik maddeleri, restoranlarda sulara karışan yağlar, boyalar, ilaçlar, hepsi sularımızın kirlenmesinin sebebi. Mesela sizler kullandıkları temizlik maddelerinin suya zararlı kimyasallar içermemesine dikkat etmeleri için büyüklerinizi uyarabilirsiniz. Kendiniz de bundan sonra suya bir şey atmaya kalkıştığınızda bir kere daha “Bu attığımın suya nasıl bir etkisi olur?” diye düşünün lütfen.

    Kaynaklar
    www.wwf.org.uk
    http://www.water-ed.org/kids