YUKARI

İklim Değişikliği

Yazar: Editör | Eklenme Tarihi: 26 Mart 2015

İklim değişikliğiyle mücadele için bir saatiniz var mı?

  • Hava ısınıyor, karlar eriyor, sular yükseliyor, yağışlar azalıyor, toprak kuraklaşıyor, su kaynakları kuruyor, ormanlar yanıyor, karbon açığa çıkıyor ve hava tekrar ısınıyor... İklim değişikliğini nasıl değiştireceğiz?

    Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı… Okul kitaplarının pek çoğumuza tanıdık gelen bu cümlesi, atmosferdeki değişiklikler nedeniyle neredeyse masal dünyasını tarif etmeye başladı. Çünkü iklim değişiyor. Yaz ortasında bastıran aşırı yağışlar sele yol açarken, sonrasında ısınan hava yüzyılın en sıcak ve bunaltıcı yazını yaşamamıza neden oluyor. Kışın durumu da pek farklı değil. Ceketle geçirdiğimiz aralık ayından sonra bastıran kar, hayatı günlerce felç edebiliyor. Hava değişikliklerine adapte olmamızı sağlayan güzel geçiş mevsimleri ilkbahar ve sonbaharıysa neredeyse unuttuk. 

    Gezegenin farklı köşelerindeki hava durumu da pek farklı değil. Himalayalar’daki kar tabakası her yıl azalırken, eriyen karlar sel felaketlerine yol açıyor. Isınan Hint Okyanusu’nda mercanlar ve balıkların hayatta kalması zorlaşıyor. Bu durum da gıda kaynaklarını olumsuz etkliyor. Gıdayla ilgili sıkıntılar denizlerle sınırlı değil: Aşırı yağışlar ve aşırı sıcaklar arasında gidip gelen hava durumu, dünya genelinde tarımı olumsuz etkiliyor. Bir yandan toprak kalitesi düşerken, öbür yandan erozyon ve kuraklık artıyor.

    İklim değişikliğiyle ilgili en kritik noktalardan biri, tüm bu olayların birbirini tetikleyerek ilerlemesi. Hava suyu, su havayı etkiliyor ve zincirleme bir reaksiyon başlıyor:

    - Isınan havayla eriyen kar ve buzullar sellere yol açıyor, deniz seviyeleri yükseliyor.
    - Deniz seviyesindeki değişiklikler ve okyanuslardaki asitlenme, sahillerdeki yaşamı ve gıda güvenliğini tehdit ediyor.
    - Su akıntılarında görülen değişiklikler iklimi olumsuz etkiliyor .
    - Yağış dengesizlikleri ve mevsimlik kar örtüsünün kapladığı alanların azalması, toprağın kalitesini ve dolayısıyla verimini düşürüyor.
    - Kuraklık, tarım üretimini olumsuz etkiliyor. Ekonomik sıkıntıların yanı sıra, kıtlık da büyük bir tehlike olarak ortaya çıkıyor.
    - Yağış azlığıyla ortaya çıkan susuzluk, salgın hastalık tehdidi doğuruyor.
    - Aşırı sıcaklar orman yangınlarını tetikliyor. Hem ormanlar yok oluyor hem de yanan ormanlar karbon salgıladığı için atmosferdeki karbon miktarı artıyor.
    - Donmuş toprakta hapsolan metan ve karbon, topraklar eriyince yeniden atmosfere salınıyor. 

    Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, 2030 yılındaki küresel sıcaklık, sanayileşme öncesi döneme göre 1,5 °C daha yüksek olacak. 1,5 °C denince belki çok yüksek gelmeyebilir, bir de şöyle deneyelim: Bu tahmin gerçekleşirse, 2100’e kadar dünya genelinde deniz seviyesi yaklaşık 30 cm yükselirken, kuraklık çok daha şiddetli yaşanacak ve birkaç gün süren bunaltıcı yaz sıcakları neredeyse tüm mevsime yayılacak. 

    Tablo pek parlak değil gibi görünse de, uzmanlar hala şansımız olduğunu söylüyor. Gerekli davranışsal, teknolojik ve ekonomik değişiklikleri yaparak bu eğilimin önüne geçmek mümkün.

    Kişisel olarak enerji ve su tasarrufu, geri dönüşüm, yeşil hayat, daha çok hareket, daha az tüketim gibi kavramları hayatımızın merkezine oturtmak önemli farklar yaratabilir. Çünkü siz değiştikçe etrafınızdakiler de değişir. Bisiklet kullanarak arkadaşlarınıza örnek olabilir, sizinle aynı güzergaha giden komşularınızla otomobil paylaşarak apartmanınızın karbon ayak izinizi azaltabilirsiniz. Birkaç değişiklikle ev ve ofislerinizde çok daha az enerji ve su harcar hale gelerek, tasarruf ederken küresel ısınmayı engellemek de elinizde.

    Tabii ki bunun için daha büyük çaplı değişikliklere de ihtiyaç var. Hükümetler üstünde düşünürsek, COP21’den daha cesaret verici sonuçlar çıkması, New York Orman Deklarasyonu vb. ormansızlaşma karşıtı girişimlerin daha geniş kabul görmesi gibi adımlara ihtiyacımız var. (Fikir vermesi için: Sadece NY Orman Deklarasyonu’nun hedefine ulaşması durumunda bile karbon emisyonunda görülecek azalma, dünyadaki tüm otomobillerin trafikten kalkması etkisini yaratacak kadar büyük.)

    Daha alt kademede, hükümetlerin iklim değişikliğini merkez alan politikalar geliştirmeleri, düşük karbon ve yenilenebilir enerjiyi teşvik etmeleri gerekiyor. Yerel yönetimler toplu ulaşım ağlarını daha düşük karbonlu hale getirirken, şehirlerde yeşil enerji kullanımını ve geri dönüşüm fırsatlarını artırmalılar. Şirketlere düşense, ürünlerin üretilmesinden tüketiciye ulaşmasına kadar her aşamayı enerji ve kaynak verimliliğine göre organize ederek su ve karbon ayak izlerini azaltmak ve tabii ki çevreyi korumak.

    İşte Dünya Saati de burada devreye giriyor. Çünkü bir saatlik sürede birlikte hareket ederek, çevremizdekilere, hükümetlere, yerel yönetimlere, şirketlere; özetle tüm dünyaya, iklim değişikliğine dur dediğimiz ve daha temiz bir dünyada daha iyi bir gelecek için harekete geçilmesini istediğimiz mesajını veriyoruz.

    İlk kez 2007’de Avustralya'da düzenlenen Dünya Saati’nde bir saatliğine ışıklarını kapatan milyonlarca insanın amacı, iklim değişikliği ve diğer çevre sorunlarına dikkat çekmekti. Bir saatlik karanlık, aydınlık bir gelecek için mücadelenin fitilini ateşledi. Avustralya'da 2 milyondan fazla insan ve 2 binden fazla kurumun katılımıyla başlayan Dünya Saati, 7 kıtada, 150'den fazla ülkede, 7 binden fazla şehire yayıldı, pek çok anıt bina ve önemli mimari eser ışıklarını kapatarak kampanyaya katıldı. 

    Dünya Saati, ülkemizde 2008 yılından beri WWF-Türkiye önderliğinde düzenleniyor. Bu yıl siz de dünyada yaklaşık 2 milyar insanın katıldığı bu mücadeleye katılın, 28 Mart Cumartesi akşamı saat 20:30’da ışıklarınızı bir saatliğine kapatın. Bu sürede daha sürdürülebilir bir geleceği nasıl kuracağınızı düşünürken, küresel ısınmanın azalacağı daha güzel bir dünya hayalinizi toplumdaki herkesle paylaşın. 

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu