YUKARI

Ekosistemler

Yazar: Nurtaç Tok | Eklenme Tarihi: 07 Ekim 2008

Kıyı Kanunumuz Kamuya Ne Kadar Yararlı?

  • Kıyılar tarih boyunca toplulukların gözde yerleşim merkezleri olmuşlardır. İnsanlığın suya olan gereksinimi kıyı kentlerinin önemini artırırken, kıyılardan yararlanma şekilleri uygarlıkların gelişmesi ile çeşitlenmiş ve kıyıların arttırılamaz kaynaklar olması bu alanlardaki kentleşme sorunlarını da beraberinde getirmiştir.

    Dört ayrı denize kıyısı bulunan ülkemiz doğal, tarihi zenginlikleri ve turizm potansiyelleri ile dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Ancak yasalardaki eksiklikler ve çelişkiler ve bunlardan dolayı uygulamada yaşanan sorunlar, yerel yönetimlerin denetim ve yaptırımlardaki yetersizlikleri, yanlış uygulamaları nedeni ile kıyılarımız her geçen gün tahrip edilmektedir. Özellikle yazlık ev kullanımı ve çok yıldızlı otellere artan talebin baskısı her biri cennet sayılabilecek kıyılarımızı tahrip etmeye devam ediyor.

    Kıyılarımızın çoğu kıyı yapılaşmaları adına sistemsiz, sağlıksız, talana yönelik yaklaşımlarla yok ediliyor. Yeşil ve mavinin sonsuz güzelliklerinin buluştuğu kıyı kentlerimiz, bilinçsizlik, kültürel yetersizlik ve rantın da beraberinde getirdiği yapılaşmalarla tükenmek üzere olduğunun alarmını veriyor. Kıyılarımızda yaşanan yağmanın boyutunun her geçen gün artması, güçlü ve kararlı bir "Kıyı Kanunu" olmayışından kaynaklanmaktadır. Bu yazı, bu tahribatın önüne geçemeyen kıyı mevzuatının bir eleştirisi niteliğindedir.

    Tarihsel Değerlendirme
    Ülkemizde kıyının kullanımı ile ilgili Cumhuriyet döneminde 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanundaki "Sahipsiz şeyler ile menfaat-ı umuma ait mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır" ibaresi ile kıyıların herkese açık alanlar olduğu ilkesi benimsenmiştir.

    Deniz, göl, akarsu kıyıları ile bu yerlerin devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinde planlama ve yapılaşmaya ilişkin yapılan ilk yasal düzenleme ise 11.07.1972 tarih ve 1605 sayılı kanunla 6785 sayılı İmar Kanunu"na eklenen 7-8. maddelerle olmuştur. Bu maddelerle kıyı alanları da imar düzenine dahil edilmiştir.

    1982 Anayasası dönemine kadar olan Anayasalar doğrudan doğruya kıyılara ilişkin bir düzenleme getirmemişlerdir. 1982 Anayasası’nın 43. maddesi ile kıyıların kamu yararına kullanımı ilkesi tescil edilmiş, bu madde ile “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikli kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir” hükmü getirilmiştir.

  • Bu dönemden sonra deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile ilgili hükümlerin tek bir kanunda düzenlenmesi gerektiğine dair Anayasa hükmü 27 Kasım 1984 tarihli ve 3086 sayılı Kıyı Kanunu ile gerçekleşmiştir. Bu bağlamda 3086 sayılı “Kıyı Kanunu” özünde çeşitli yaptırımlar oluşturulmuş, gelecek nesillerin de kıyılardan ve onun doğal güzelliklerinden yararlanma olanağı ve koşulları belirlenerek “Eşit Yararlanma İlkesi” getirilmeye çalışılmıştır. Kanunun 4. maddesi ile kıyı çizgisi, kıyı ve sahil şeridi gibi kavramlara yer verilmiş ancak kıyı kenar çizgisinin tanımı yetersiz bırakılmıştır. Ayrıca Kanunun 6. maddesinde “...faaliyetlerinin özelliği gereği, tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı tesisler, gemi sökme yeri vs kıyıda zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir” denmektedir. Bu ifadede yer alan "faaliyetlerin özelliği gereği" deyimi her anlama veya gayeye çekilebilecek bir ifadedir. Son olarak 13. maddede “sahil şeridinde toplumun yararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanma izni verilebilmesi için bu niteliğin tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesi mecburidir” denilmektedir. Bu ifadede yer alan “toplum yararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanma” tabiri belirsiz ve Anayasanın 43. maddesi ile uyumsuz olarak değerlendirilmiştir. Geçici 2. maddenin birinci fıkrasında yer alan “1972 yılından önce kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar için imar affı” uygulaması da Anayasa"ya aykırı bulunmuştur. Bu kanun yaklaşık 1,5 yıl yürürlükte kalabilmiş ve Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir.

    Kıyı Kanunu
    Bu iptalden sonra 1990 tarihine kadar olan yaklaşık 4 yıllık dönem Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca yayımlanan genelge ile doldurulmaya çalışılmıştır. 17.04.1990 tarih ve 20495 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kanunun uygulanmasına dair 03.08.1990 tarih ve 20594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Uygulama Yönetmeliği ile Kıyı Kanunu günümüze kadar uygulanan son halini almıştır.

    Kanunun amacı; deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin devamı niteliğinde olan sahil şeritlerinin, doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma özelliklerini belirlemek ve deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerine ilişkin düzenlemeleri ve bu yerlerden kamu yararına yararlanma olanaklarını, şartlarını ve esaslarını belirlemektir.

    3621 sayılı Kıyı Kanunu ile kıyı bölgelerinin açık ve kesin bir tanımını yapmak, bu bölgelerin kullanımına ilişkin yöntemlerle korunmasına yönelik araçları belirtmek, kıyı bölgelerinde yapılabilecek fiziksel değişikliklere ilişkin sınırları saptamak konusunda adımlar atılmıştır.

  • Kıyı Kanunu ve Uygulama Yönetmeliğinde; kıyı, kıyı-kenar çizgisi, kıyı çizgisi, sahil şeridi ile dar kıyı, toplumun yararlanmasına açık yapı kavramlarının tanımlamaları yapılmaktadır:

    Kıyı Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi,

    Kıyı-Kenar Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını,

    Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi ararsındaki alanı,

    Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı,

    Dar Kıyı: kıyı kenar çizgisinin kıyı çizgisi ile çakışmasını,

    Toplumun Yararlanmasına Açık Yapı: Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıları ifade etmektedir.

    Ancak tanımlamalar yapılırken kıyı çizgisinde suyun doğal hareketleri (taşması, geri çekilmesi...) hesaba katılmamış, kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde de yalnızca suyun hareketleri kriter olarak belirlenirken doğa koşulları (rüzgâr, toprak kayması... gibi) göz önüne alınmamıştır.

    Kanuna göre; kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunun sonucu olarak da kıyıların özel mülkiyete konu olması düşünülemez. Anayasa kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirttikten sonra buralardan yararlanma olanaklarının kanunla düzenleneceğini belirtmiştir.

  • Kanunun 5. maddesine göre, “Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır”. İdare bu kanun ve Anayasa"nın ilgili hükümleri karşısında kıyılardan yararlanmada eşitlik prensibine aykırı işlem tesis edemez. Vatandaşlık şartı aranmaz. Buralarda özel yararlanma kamu yararı ile sınırlandırılmıştır. Kıyılardan yararlanma belli bir süre de olsa yasaklanamaz ve izin alma şartına bağlanamaz. Kanuna göre askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri bu şartların dışında tutulmuştur.

    Kıyının korunmasına ve yapı yasağına ilişkin olarak, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamayacağı, duvar, tel, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık gibi benzeri engeller oluşturulamayacağını, kum, çakıl vb. alınıp çekilemeyeceği kanunun 6. maddesi ile belirlenmiştir. Buna karşılık, yine aynı maddede kıyıda uygulama imar planı kararı ile iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım dalgakıran, köprü gibi kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı tesislerinin yapımına izin verilmektedir. Uygulama imar planı yapılacak alanlarda yatay olarak 20m genişliği, hatta kanunun geçici maddesi ile daha önceki uygulama imar planındaki ölçüler dikkate alınarak en az 10 m"den itibaren sahil şeridinde yapılaşma kabul edilmektedir. Toplum yararına açık olmak şartı ile konaklanmayan ancak günü birlik turizme yönelik yapı ve tesisler yoluyla da bu alanların kullanılabileceği belirtilmektedir.

    Ayrıca kanunun 16. maddesi ile 11 Temmuz 1992 tarihinden önce uygulama imar planı veya mevzii imar planı bulunan, mevzuata uygun olarak yapılmış, en az su basmanı seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış ve kanunda belirlenen kısmi yapılaşma koşullarını sağlayan yerleşmelerde bu tarihten önceki kazanılmış hakların korunduğu ve imar planı hükümlerinin geçerliliğinin söz konusu olduğu belirtilmektedir. Bu madde ile kıyı kullanımında yasanın yapılış amacındaki kamu yararı, kıyı kullanımındaki eşitlik ilkeleri dar bir anlam kazanmakta ve kıyı yerleşimlerinde betonlaşmayı kolaylaştıracak bir hüküm olarak görülmektedir.

    Kanunun 16. maddesi ile ilk 50 m’de yapı yapılabileceği belirli şartlara bağlanırken, bu alanlardaki yapılaşma koşulları Kanunda açıklık kazanmamıştır. Bu durum yerel yönetimlerin uygulamada önemli problemlerle karşılaşmasını bir sorun olarak karşımıza çıkartmaktadır.

  • Bir diğer önemli konu ise kıyı kenar çizgisinin tespiti ve uygulamasında karşılaşılan sorunlardır. Kıyı yasasının uygulanmasında kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi özel bir önem taşımaktadır. Kıyı kenar çizgisi, hem kıyıyı hem de sahil şeridini belirlemede temel unsurdur. Kıyı kenar çizgisi Valiliklerce kamu görevlilerince oluşturulacak en az 5 kişilik bir komisyon (jeoloji mühendisi, jeolog veya jeomorfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat mühendisi, mimar veya şehir plancısı ve inşaat mühendisi) ile güncel halihazır paftalar üzerine işlendikten sonra Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca imzalandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.

    Buradaki başlıca sorunlar; ülkemizdeki birçok yerel yönetimin güncel halihazır paftalarına sahip olmaması ve kıyı kenar çizgisini belirleyecek olan kamu görevlilerinden oluşan komisyonunun bilgi ve birikimlerinin farklılık göstermesidir. Ülke genelinde bir standardın oluşturulabilmesi için komisyon üyelerine yönelik eğitim seminerlerinin düzenlemesi gerekmektedir.

    Kıyılar ve Kamu Yararı
    Yukarıda belirlenen sorun ve aksaklıkların giderilebilmesi, Kıyı Kanunu ve Uygulama Yönetmeliğinden gelen eksikliklerin ortaya konması, kıyılarımızın korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, kıyı kenar çizgisinin doğal ve bilimsel kriterlere uygun olarak tespit edilmesi, verimli, sürekli ve uygulanabilir bir kıyı planlamasının yapılabilmesi konularında yeni fikirler ve öneriler getirilerek bunların uygulanması yolunda önemli adımlar atılabilmesi için, uygulayıcı kuruluş olan Bayındırlık Bakanlığı ile başta Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi olmak üzere üniversitelerimiz, ilgili meslek odaları ve sivil toplum örgütleri arasında etkin bir işbirliği ve bilgi alış verişinin sağlanması gerekmektedir. Başta da belirtildiği gibi kıyı alanlarımız kıt kaynaklardır, arttırılması mümkün değildir. Bu alanların gelecek nesillere aktarılabilmesi için toplum bilincini de aşılamamız gerekmektedir. Geri dönüşü imkansız noktalara gelinmeden kıyı alanlarının bütüncül yapılacak planlar ile düzenlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde ne yazık ki parçacıl yaklaşımlarla kıyı alanlarında planlamalar yapılmış olup atılan adımların pek çoğu bugünü kurtarmak ve oy adına yapılmıştır.

    Doğal kaynaklarımızın gün geçtikçe azaldığı, kirletildiği ve gelecek nesiller dikkate alınmadan tüketildiği göz önüne bulundurulursa uygulamada yaşanan aksaklıkların giderilmesi konusunda yerel yönetimlere de bir hayli iş düşmektedir. Yapılacak olan yatırımların, oy kaygısı güdülmeksizin, Kıyı Kanunu’nda da vurgulandığı gibi “Kamu Yararı” ilkesi özümsenerek yapılması gerekmektedir.

    Nurtaç Tok
    Şehir Plancısı

    Bu yazı, Birgün gazetesinin 08.08.2008 tarihli haberinden alınmıştır.
    Haberin tamamına ulaşmak için tıklayınız.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu