YUKARI

Sürdürülebilir Kalkınma

Yazar: Sibel Sesigür | Eklenme Tarihi: 30 Haziran 2008

Sürdürülebilir Turizme Genel Bir Bakış

  • Sürdürülebilir turizm doğaya karşı bir taahhüt ve yerel halk ile bütünleşmiş bir sosyal sorumluluk gerektirir. Sorumlu Turizm, Yumuşak Turizm, Asgari Etkili Turizm ve Alternatif Turizm olarak da adlandırılan Sürdürülebilir Turizm, gelecekteki fırsatları koruyup geliştirmeyi gözeterek, bugünkü turistlerin ve ev sahipliği yapan bölgelerin ihtiyaçlarını karşılama ilkesini benimser.

    Bu şekilde tüm kaynakların yönetimi, kültürel bütünlüğün, zorunlu ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşam destek sistemlerinin devamlılığı sağlanırken, ekonomik, sosyal ve estetik gerekler karşılanacak şekilde öne çıkarılır. Sürdürülebilir turizm ürünleri; turistik kalkınma ile zarar görmek yerine yararlı olan yerel çevre, toplum ve kültürlerle uyum içinde işlenen ürünlerdir.

    Turizm endüstrisini sürdürülebilir kalkınma yaklaşımına yönlendirecek faktörler şu şekilde sıralanabilir:
    • Kaynak tüketiminde maliyet tasarrufu konusunda bilinçlendirme yapmak
    • Yasa ve düzenlemelerin uygulanmasını sağlayıcı tedbirler almak
    • Gerek hükümetlerin gerekse turizm işletmecilerinin turizmdeki gelişmelerin çevre üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler konusunda bilinçlenmesini sağlamak
    • Bireylere turizm politikasını yönlendirebilecek güçlere sahip oldukları konusunda bilinç aşılamak
    • Turizm sektörüne çevresel kalitenin rekabette yaratacağı avantajları aktarmak

    Sürdürülebilir turizmin uzun vadede yaratacağı olumlu sosyal ve ekonomik etkilere en güzel örneklerden biri olarak Mallorca-İspanya'daki Calvià Belediyesi’nin çalışmaları verilebilir. Bölge yoğun turistik yatırımlardan dolayı, 1970’ler ve 1980’lerde aşırı kalkınma ve çevresel bozulmaya maruz kalmıştı. Toplum hayatının yeniden düzenlenmesi için, radikal değişimlerin uygulamaya konulması gerekli olmuştu. Calvià Belediyesi’nde Yerel Gündem 21 süreci, işletmesi bozulan otellerin kapanmasını, peyzaj restorasyonunu, yeni koruma bölgelerinin kurulmasını ve otel odalarının satışında bir çevre katkı bedelinin konmasını sağlamıştı. Çevresel kalkınma, kentin imajını geliştirecek pazarlama kampanyaları ve halkın bilinçlenmesi ile birleştirilerek, kentin turistler arasında popüler olmasının yanı sıra, iş fırsatlarının artmasına da neden olmuştu.

    Avrupa’da 60’lı yıllarda “deniz, kum, güneş” üçlüsüne dayalı kitle turizmi, gerek kıyıların gerekse genel anlamda çevrenin bozulması sonucunu doğurmuş, 1960-1980 arası ise çevresel kaynaklara yapılan yıkıcı etkinin en yüksek olduğu dönem olmuştur. Ülkemiz de yıllarca kitle turizmine yönelik bir politika izlemiş, özellikle 80’li yıllarda doğal kaynaklar, turizme yönelik olarak kapasitelerinin üzerinde kullanılmıştır. Özellikle belli bölgelerde ve kıyılarda yoğunlaşan turizm hareketi hızlı bir bozulmayı da beraberinde getirmiştir. Doğal altyapıyı hızlı bir şekilde yok eden, yüksek kar sağlamaya yönelik turizm anlayışı, ürün olarak satılan çevresel değerlerin gelecek nesillere aktarımını güçleştirmektedir. Avrupa’nın 70’lerin sonunda ayırtına vardığı çevresel kaliteye dayalı turizm anlayışı günümüzde kültürel ve sosyal kaynakları korumaya yönelik bir boyut kazanmıştır. Ülkemizde bu konuda küçük çaplı da olsa adımlar atılmaya başlanmıştır. Özellikle Avrupa Birliği’ne aday ülke konumundaki Türkiye bugüne kadar birliğin bazı çevresel yaptırımları yoluyla koruma anlayışının yerleştirilmesi konusunda çalışmalar yapmaya başlamıştır ancak bunların kalıcı olması için daha somut yasal adımların atılması gerekmektedir.

  • Çevrenin korunması kamu otoritelerinin, yerel yönetimlerin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin ve halkın, çevresel değerler olmadan turizm etkinliğinin sürdürülebilir olamayacağını anladıkları ve bu yönde eylem planları geliştirdikleri ölçüde mümkündür. Günümüzde, turist beklentisi açısından bakıldığında da, başarılı bir turizm politikası için, korunmuş ve geliştirilmiş bir çevre gereklidir. Turizm kaynaklarının yoğun kullanımı, turizm konaklama işletmelerinin yığılma-yayılma dengesi ölçütlerine özen gösterilmediği, çevre bilinci, kültürü ve korumacılığının yaygınlaştırılmadığı durumlarda ise, turizm faaliyeti çevresel değerleri olumsuz etkileyecektir.

    60'lı, 70'li ve özellikle de 80'li yıllarda birçok ülkede turizm sektöründeki şirketlerin giriştiği büyük atılımlar dolayısıyla doğal ve kültürel kaynaklara ciddi zararlar verilmiştir. Turizm yatırımlarında kapasite kısıtlamasına uyulmamış, inşaat yasakları ve fiziksel planlama koşulları birçok ülkede gereğince uygulanmamıştır. 80’li yıllarda başlatılan entegre turizm patlaması anlayışından sonra turistlerin bozulmamış bir çevreyi tercih edeceklerinin ayırtına ancak 90'lı yıllarda varılabilmiştir. Yeni yüzyılda çevre yönetimi sistemlerini benimseyen turizm işletmeciliği önem kazanacak, hatta sektörün çevresel değerleri korumaya yönelik bir misyon edinmesi gerekliliği daha çok ortaya çıkacaktır. Çevresel etki değerlendirilmesi yapılması suretiyle turizmin sürdürülebilir kılınması mümkün olacaktır. Su ve enerji tasarrufuna, katı ve sıvı atıkların bertaraf edilmesi ve geri dönüşümün sağlanmasına yönelik gelişen yeni teknikler bu konudaki ilerlemenin en önemli göstergeleri olacaktır. Ülkemizde de turizminin sürdürülebilir hale gelmesi için belli başlı birtakım politikaların uygulamaya konması ve tedbirlerin alınması gerekmektedir.

    • Toplumun her kesiminde çevre bilincinin ve çevre eğitiminin yaygınlaştırılması bir yandan çevreyi koruma amacına hizmet ederken, bir yandan da çevreden ekonomik ve sosyal açılardan fayda sağlanmasına olanak tanıyacaktır.
    • Turizm sektörü su ve enerji kullanımında tasarruf sağlayıcı önlemler alarak, akılcı atık yönetimi yaparak uzun vadede maliyetleri düşürmek yoluyla sürdürülebilir turizme katkı sağlayabilecektir.
    • Gelecekte turizm sektöründe ISO 9000 Kalite Standardı'nın yanı sıra, ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standardı direktiflerinin de dikkate alınmasının önemi ortaya çıkacaktır. Bu yolla turistik hizmette farklılaşmaya giden işletmeler öne çıkacak ve uzun vadede kalıcı olacaklardır.
    • Turizm sektörünün çevre ekonomisi anlayışına sahip olması ve bu konuda işbirliği yapmasının gerekliliği daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

    Önümüzdeki yıllar, gerek ülkemiz, gerek dünya için, sürdürülebilir turizm politikalarının, ilkelerinin saptanması ve uygulanması yönünden ve bu gelişmenin temel unsurunu oluşturan çevre sorunları açısından kritik bir dönem olacaktır. Günümüzde ve gelecekte hükümetlere, plancılara ve iş dünyasına bu alanda önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu nedenle, kalkınma çabalarının yeni bir yasal çerçeve, yeni bir toplum anlayışı ve ahlakı, yeni bir kalkınma modeli ile ele alınması gerekecektir. Sürdürülebilir turizmin geliştirilmesi için niteliksel büyümeye, kaynakların sürekliliğine ve dürüstçe kullanılmasına, ahlak değerlerine gereken önem verilmelidir.

  • Sürdürülebilir Turizm ve Türkiye
    Gerek Dünyada gerekse ülkemizde hızla artan nüfus, kentsel alanların hızla artarak orman ve tarım alanlarının yerini alması sonucunu doğurmuştur. İnsan yerleşimlerinin ve medeniyetlerinin beşiği Akdeniz Havzası’nda bu artışın ivmesi daha da hızlı olmaktadır. Ülkemiz kıyılarının da büyük bölümünü kapsayan bu bölgede yapılan turizm faaliyetlerinin sürdürülebilir hale getirilmesi için acilen önlemler alınması gerekmektedir. Sınırların ve mesafelerin önemini yitirdiği küreselleşme sürecinde ve iletişim çağında gelecek on yılların egemen sektörü olacak turizm, yüksek kalitede tarihi, kültürel ve doğal değerlere sahip ülkemiz açısından da üzerinde önemle durulması gereken sektörlerin başında gelmektedir. Günden güne daha kaliteli işletmeleri ve daha kaliteli hizmet anlayışını tercih eden yeni müşteri tipi turizm sektöründe de satın alma kararlarını çevresel sürdürülebilirlik kıstaslarına göre verme eğilimi göstermektedir.

    Bu yüzden Türkiye’nin tüm yıla yayılan turizm politikaları geliştirmesi, daha kaliteli turistik ürünler sunmaya başlaması ve bazı turizm ürünlerinde uzmanlaşmaya gitmesi gerekmektedir. Ülkemizde yasalarla henüz yeterince emniyet altına alınmadıkları için tam olarak korunamayan doğal kaynakların gelecekte de kullanılmaya devam edebilmesi için devlet kadar sivil toplum girişimlerine ve bireylere de görevler düşmektedir. 1993 yılında “Mavi Bayrak” programını Türkiye’de uygulamak üzere kurulan, ardından ise “Mavi Bayrak” programının uluslararası koordinatörü ve “Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı” üyesi olan Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) buna en iyi örneklerden biridir. 1 yıl süreyle verilen “Mavi Bayrak Ödülü” için bölge “su kalitesi”, “can güvenliği”, “donanım ve hizmetler”, “çevre eğitimi ve bilgilendirme” ile “çevre yönetimi” kriterlerine göre değerlendirilmekte ve bir yıl boyunca 15 günde bir deniz suyu analizi yapılmaktadır. Tur operatörleri için bir bölgenin “mavi bayrak” taşıması tercih nedeni olmakta ve bir anlamda plaj ve marinaların yıldızını ifade etmektedir. Dünyada en çok tanınan turizm eko-etiketlerinden bir olan “Mavi Bayrak Ödülü” için gönüllü olarak aday olanlar önce ulusal, sonra da aralarında AB, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve BM’den temsilcilerin bulunduğu uluslararası jüri tarafından değerlendirilmektedir. 2008 yılı “Mavi Bayrak” programına 44 ülke katılmış, ülkemizden 258’i plaj olmak üzere 271 işletme “Mavi Bayrak” almaya hak kazanmıştır.

    Bunun yanında gelişmekte olan diğer ülkeler gibi ülkemizde de turizmden beklentilerin yüksek olması yavaş yavaş da olsa eko-turizmin yaygınlaşmaya başlamasını sağlamıştır. Geleneksel turistik alanların doğal ve kültürel dokusunu koruyacak faaliyetler ve programlar ve ziyaretçilerin beklentilerini karşılayacak gelişme planlarıyla desteklenen turistik istasyonlar eko-turizmin bir parçası durumuna gelmişlerdir. Bu yeni anlayış hem ülkemizde yaygın turizm anlayışına göre aşırı yapılaşan bölgeler için hem de el değmemiş bölgeler açısından uygun gelişme olanakları sunmaktadır. Eko-turizm yoluyla bir yandan ürün farklılaştırması yaparak doğayı koruma özelliğinin vurgulanması yoluyla daha büyük ve gelişen pazarlara girilmesi, diğer yandan da ülkemizin dış tanıtımında Türkiye’nin deniz-güneş-kum üçlüsünün ötesinde bir turistik değeri olduğunun altının çizilmesi mümkün olacaktır.

  • Kaynağını doğrudan çevreden alan ve turistlerin çevresel duyarlılıklarına hizmet eden eko-turizm anlayışı, dönüşümlü kâğıt/cam, suda çözünen sabunlar, çöp öğütücüsü, düşük voltajlı ampul, elektrik, kalorifer ya da çeşmenin otomatik kapanması gibi enerji kullanımını azaltıcı önlemler içeren yeni sanayilerin de oluşmasına katkıda bulunacaktır.

    Eko-turizm ile yaratılan gelirin doğrudan yerel halka akması ve tekrar bölgedeki eko-turizm konulu yatırımlara dönmesi mümkündür. Oysa geleneksel turizm büyük çaplı organizasyonlara ve gelişmiş kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Ülkemizde eko-turizm adı altında bazı yanlış uygulamalar yapılmakla birlikte, gerek yerli gerekse yabancı turistlerin çevre ve gürültü kirliliği taşımayan turistik işletmelere daha yüksek bedel ödeme eğilimlerindeki artış bu konuda umut verici gelişmeler olduğunu düşündürmektedir. Türkiye’nin pek çok bölgesinde yerel halk kitle turizmi etkinlikleri sonucunda hem mevcut topraklarını hem de turizm sektöründe çalışma umutlarını kaybetmiştir. Yerel halkın yörelerine sahip çıkarak bir yandan tarım, hayvancılık, balıkçılık gibi faaliyetlerini sürdürürken bir yandan da eko-turizme yönelerek doğanın korunmasına ve kaynak olarak devamlılığının sağlanmasına katkıda bulunmaları mümkün olacaktır. Bunun yanında yerel yönetimlerin denetimi altında, çevreye saygılı yapılaşmada yerel mimari özelliklerin korunmasına, arkeolojik kalıntı ve tarihsel yapıların özgün ortamla uyumunun bozulmamasına da özen gösterilmesi büyük önem taşımaktadır.

    Sürdürülebilir Kıyı Turizmini Destekleyen Avrupa Birliği (AB) Politikaları ve Yasal Anlaşmalar

    Natura 2000
    Doğal Yurtlar, Bitki ve Hayvanların Korunması Hakkındaki AB Talimatı (The EU Directive on the Conservation of Natural Habitats, Fauna and Flora); Özel Koruma Bölgeleri (Special Protected Areas) ve Özel Korunan Alanlar (Special Areas of Conservation) geniş çapta bir ağ kurmuştur. Bu ağ, çevresel bütünleşim ve sürdürülebilir kalkınma ilkesinin başarılmasında kilit rol oynayan bir araç olmuştur.

    Su ile İlgili Esaslar
    Bu yeni talimat, 2015 yılına dek Avrupa’da yer alan tüm su kaynakları için, “iyi durum” derecesi ile verilen temizlik düzeyine ait hedefi ve suların korunmasında kullanılan yaklaşımı tüm sulara doğru genişletmiştir. Böylece tüm Avrupa üzerinde bu şekildeki su kullanımı sürdürülebilir nitelikte olacaktır (Water Framework ).

    Kullanma Suyu Kalitesi
    1976 Yılı Kullanma Suyu Talimatı ile AB içinde kullanma suyu için bağlayıcı standartlar getirilmiştir. Yıllık Kullanma Suyu Raporu ve Turist Atlası, kullanma suyu kalitesinde önemli gelişmeler ve halk üzerinde büyük ölçüde bilinçlenme olduğunu göstermiştir. (Bathing Water Quality ).

    Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD)
    SÇD Talimatı, bölgesel ve yerel düzeydeki belirli planların, programların hazırlanmaları ve uygulanmaları öncesinde tanımlanmasını ve değerlendirilmesini sağlama almaktadır. (Strategic Environmental Assessment - SEA ).

  • Uluslararası Sözleşmeler
    Ulusal mevzuatlara ve AB talimatlarına ek olarak AB ülkeleri, doğanın zengin çeşitliliğini korumayı ve iklim değişimi üzerindeki çevresel etkilerin sınırlandırılmasını amaçlayan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü gibi Uluslararası Sözleşmeler imzalamışlardır.

    Avrupa Turizminin Sürdürülebilirliğinde Temel İntibak
    Bu makale, 2003 yılının Kasım ayında yayımlanmış olup, çok çeşitlilik gösteren toplumsal politikaların, sürdürülebilir turizm alanında alınan önlemlerin ve endüstrinin rekabet gücünün sağlama alınması gereğini vurgulamaktadır (Basic orientation for the sustainability of European Tourism).

    Çevresel Eko-Yönetim ve Yönetim Kontrol Şeması (EMAS)
    EMAS; yasalarla yaptırılan uygulamaların ötesinde, sürekli bir temele dayanan işlevsel ve çevresel koruma önlemlerinin geliştirilmesini isteyen kuruluşlarca ve iş kollarınca gönüllü yapılan bir kontrol sistemidir. Bu sistem, iş kollarında çevresel yönetim standardı olan "ISO 14001" standardının da ötesine geçmiştir (Environmental Eco-Management and Audit Management Scheme - EMAS).

    Sürdürülebilir Turizm ve Kalkınma
    Sürdürülebilir turizm kalkınması, turizm sektöründe yer alan ev sahipleri ile turist kesimlerinin ihtiyaçlarının bugün var olan kaynakların gelecekte değerlerinin arttırılarak ve korunarak, karşılanmasıdır. (WTO-Dünya Turizm Birliği,1998) Daha genel bir tanımla, sürdürülebilir turizm, insanın etkileşimde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin sürdürüldüğü ve aynı zamanda tüm kaynakların ziyaret edilen bölgedeki insanların ve turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını doyuracak şekilde ve gelecek nesillerin de aynı ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir kalkınma şeklidir.

    Varlığını tamamen çevre ve insan üzerine kurgulayan turizm endüstrisi için sürdürülebilirlik, ancak uzun dönemli olmak stratejisi ile anlam kazanabilmektedir. Aksi takdirde, bugünkü kuşakların dahi artık yararlanamadığı turizm kaynaklarından gelecek kuşakların yararlanması da mümkün olamayacaktır.

    Sürdürülebilir turizmin teknik, mantıksal ve bilimsel anlamda ele alınması turistlerin, turistik yörenin nüfusunun ve toplumların gelişmesi için ahlak ilkelerinin ortaya konmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, turizmin doğal çevre elemanlarına olan bağımlılığı; turizm endüstrisinin dikkatli bir biçimde planlanmasını ve yönetimini gerektirmektedir. Turistik ürünü çevresel unsurlara dayandırarak yeşil öğeyi ön planda tutan özel sektör girişimcileri sürdürülebilir turizmden kazanç sağlayabilmektedirler. Sürdürülebilir kalkınma ile turizm arasındaki ilişkiler çevresel değerler üzerinde odaklanmaktadır. Çevre; hava, su, toprak, yeraltı, yerüstü zenginlikleri, bitki-hayvan çeşitliliği ve insanlar arasındaki ilişkiler olduğuna göre, turizm ile doğa ve kültürel çevre arasındaki ilişkiler, çevresel faktörlerin turizm üzerindeki ve turizmin de çevresel faktörler üzerindeki etkileri, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile turizm endüstrisi arasındaki ilişkiye ışık tutmaktadır. (Çavuş, Tanrısevdi, 2000)

  • Sürdürülebilir Turizm Kalkınmasının İlkeleri
    1. Turizm için doğal, kültürel ve diğer kaynaklar halen topluma sağlamakta olduğu yararların yanı sıra gelecekteki kullanımının sağlayacağı yararların devamlılığı için de korunmalıdır.
    2. Turizmin kalkınması, turizm alanında sosyo-kültürel sorunlar ya da ciddi çevresel sorunlar yaratmaması için planlanmalı ve yönetilmelidir.
    3. Turizm alanının kapsamlı çevresel kalitesi sürdürülmeli ve ihtiyaçlara göre geliştirilmelidir.
    4. Turist memnuniyetinin yüksek seviyesi turistik alanların pazarlanabilirliğinin ve popülerliliğinin gelecekte de sürdürülebilmesi için korunmalıdır.
    5. Turizmin yararları, topluma hızlı bir şekilde yayılmalıdır. Toplum temelli turizm projeleri yerel bölgelere yararların dağıtılmasında önemli bir tekniktir.
    6. Yöre halkının karar mekanizmalarına katılımını sağlayarak yerel ekonomileri desteklemek ve güçlendirmek büyük önem taşımaktadır.

    Sürdürülebilir turizmin gerçekleşmesi için kamu ve özel sektörün kullanabileceği belli başlı araçlar şunlardır:
    Kamu sektörü için: Çevre ve doğal kaynakların kullanımında koruyucu, tepkici, akılcı, uygulanabilir, eğitici düzenlemeler ve ölçme metotlarını geliştirmek; yapı - inşaat ve başta ulaşım olmak üzere diğer altyapı düzenlemeleri; danışma merkezleri, reklâm gibi yöntemler kullanarak talep etkileyici önlemler; turizmle ilgili diğer sektörlerle bağlantılı iş alanlarındaki, çoğulcu-destekli aktiviteler ve diğer ticaret araçlar. (WTO-Dünya Turizm Birliği,1998)

    Özel sektör için: Ürün kalitesine yönelik politikalar, kamu sektörüyle işbirliği içinde çevre koruma düzenlemeleri ve bunu fiyat politikası yardımıyla etkin bir şekilde fiyatlarına yansıtması, enformasyon-tutundurma politikaları, dağıtım, yer, erişimde ve personel eğitiminde enformasyon teknolojilerini kullanmaya yönelik politikalar. (Handszuh,2001)

  • Öneriler
    • Sürdürülebilir turizm hakkında doğru uygulamalar yapılabilmesi için kamuoyu bilgilendirilmelidir. Yerel halk, yaşadığı bölgenin doğal ve kültürel değerleri sayesinde ekonomik bir gelir elde ettiği sürece bu değerlerin koruyucusu olacaktır.
    • Turizm tüm kalkınma sorununun çözümü olarak görülmemeli, kalkınma stratejisinin sadece bir bölümünü oluşturduğu kabul edilmelidir.
    • Turizm alt yapılarının çevre-dostu, temiz üretim-temiz ürün felsefesine uygun ve sürdürülebilir turizmi gerçekleşmeye yönelik olmasına dikkat edilmelidir.
    • Doğal kaynakların zorlanması yerine, belli bölgelere bu bölgenin niteliklerine uyan kitlenin çekilmesi daha uygundur.
    • Turizmin insan yoğun bir sektör olduğundan hareketle yöreye özgü kararların alınması aşamasında yerel halka öncelik verilmelidir.
    • Turistler gittikleri yerin kültürünü dışlamamalı, aynı zamanda yerel halk da kendi kültürünü tanıtmada zorlayıcı olmamalıdır.
    • Sürdürülebilir turizmde, yerel malzemenin kullanıldığı, yöresel mimariyi yansıtan mimari ve mevcut yapı stokunun kullanılmasına öncelik verilmelidir. Doğa içine yayılmış, az yoğun yapılardan oluşan mekânların (açık mekân ağırlıklı) oluşturulmasına dikkat edilmelidir.
    • Sürdürülebilir turizmin temel ilkelerinden biri olan temiz enerji (Güneş, rüzgâr, biyomas ve jeotermal enerji) kullanımına önem verilmelidir.
    • Özellikle çevre ve su ürünleri ile ilgili sorunların çözümünde bölgesel ve uluslararası uzun dönemli işbirliğine önem verilmelidir. (Örneğin: Çernobil Nükleer Santrali’nden çıkan radyasyonun tüm Rusya dâhil Avrupa’yı etkilemesi)
    • Eko-turizmin insanları doğaya çekerken, doğanın daha fazla tahribine yol açma tehlikesi de ilgili politikalarda göz önünde bulundurulmalı ve mutlaka bununla ilgili denetimler oluşturulmalıdır. Amaç, doğanın insana sunduğu değerlerden yararlanılmasını sağlarken, aynı zamanda bu değerlerin insanın koruması altında arttırılmasıdır.

    KAYNAKÇA
    Akdeniz Üniversitesi Web Yayinlari-Sürdürülebilir Turizm Bölümü
    Özbey, Funda Rana , "Küresellesme Sürecinde Sürdürülebilir Turizm Kalkınması" konulu çalışma, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
    Karaman, Nuzhet -Cumhuriyet 2004

    Derleyen: Sibel Sesigür
    Proje Evi Kooperatifi

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu