YUKARI

Sürdürülebilir Kalkınma

Yazar: Emel Baylan | Eklenme Tarihi: 04 Ekim 2007

Kentsel Su Yönetimine Bütüncül Yaklaşım

  • İnsanın yerleşik hayatı ilk olarak su kıyılarında başlamıştır. Kenya’nın kuzeyindeki göl kenarlarında ilk hominid türlerin evriminden, büyük nehirlerin kıyılarındaki ana yerleşmelere kadar insanlık tarihi, insan ve su merkezli olarak kabul edilebilir.

    Su yaşamın ve yaşam kalitesinin en temel maddelerinden biri olduğu için, suya erişim yaşam hakkının önemli bir parçasıdır. Günümüzde, hızla artan küresel ve yerel çevre sorunları, ekosistem sağlığı ve yaşam kalitesinin en önemli parametrelerinden ve temel yaşam kaynaklarından olan “su” varlığını ve kalitesini tehdit eder duruma gelmiş, farklı ölçeklerde su krizlerinin yaşanmasına neden olmuştur (Loucks 2000).

    Dünya’daki toplam su kullanım miktarı, özellikle 1940’dan sonra, büyük oranda artmıştır. Küresel su kullanımındaki bu artış, nüfus artışına ve su kullanım biçimlerindeki çeşitliliğin artışına paralellik göstermektedir (Biswas 1997). 2000’li yıllarda dünya nüfusunun yaklaşık yarısının kentsel alanlarda yaşadığı belirtilmektedir. 2025 yılı itibariyle bu oranın %56’ya ulaşması beklenmektedir. Buna rağmen, aynı dönemde kentsel alanlarda kişi başına düşen kullanılabilir tatlı su oranının hızla düşeceği tahmin edilmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler ve bu ülkelerdeki hızla büyüyen kentler, kentsel yaşamı zorlayan ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olan sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Nüfus yoğunluğunun yarattığı sorunlar, kırsal nüfusun kente göçü ve kentlerdeki zengin ve yoksul kesimler arasındaki büyük gelir dengesizlikleri nedeniyle, daha da artmış ve çözümü zor hale gelmiştir. Yoksul kesim, kentsel su şebekesi ve hizmetlerinden yararlanamadığı durumlarda, zorunlu olarak yetersiz kalite ve miktardaki su kaynaklarını kullanmak durumda kalmaktadırlar (www.unesco.org/water 2006).

    Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu Raporu’na göre, Latin Amerika, Asya ve Afrika’da yeterli ve güvenli su ihtiyacının karşılanmasında yaşanan sorunlar, Dünya’nın diğer bölgelerine oranla daha fazladır. Bunun yanı sıra, Akdeniz Bölgesi’nin su kaynakları üzerindeki talep ve baskılar da her geçen gün artmaktadır. Bunun en önemli nedeni demografik yapıdır. Akdeniz Bölgesi, Dünya nüfusunun en yoğun olduğu bölgelerden biridir ve Bölge’deki birçok ülke hızla kentleşmektedir (Biswas 1997). Türkiye, Akdeniz Bölgesi’nde su kaynakları ve bu kaynakların ilişkide olduğu doğal ve kültürel alanların geleceği açısından, bugün ve gelecekte suyla ilişkili krizlerle karşı karşıya kalan ülkelerin başında gelmektedir.

  • Geçmişte su kaynakları açısından “zengin” bir ülke konumunda olmasına karşın, hızlı ve plansız kentleşme, yoğun nüfus artışı ve doğal ve kültürel kaynaklarla ilgili “akılcı” olmayan politika ve uygulamalar, tarımsal sulamada modern tekniklerin ve teknolojinin kullanılmaması gibi pek çok nedenle Türkiye bugün su sıkıntısı yaşayan bir ülke konumuna gelmiştir. Son bir yıl içinde günlük hayatta yaşanan su sorunları ile, konunun ciddiyetinin göz ardı edilemeyecek boyutta olduğu, bireysel düzeyden ulusal düzeye kadar tüm paydaşlar tarafından somut olarak fark edilmiştir. Ankara ve İstanbul gibi, nüfusun ve kentleşmenin yoğun ve plansız olduğu kentlerde 2007’de yaşanan olumsuz deneyimin tekrarlanmaması için çeşitli önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Her iki kentin de güncel su sorunları, kendilerine yakın ya da uzak, göl ya da akarsu gibi tatlı su kaynaklarından, bu kentlere su nakledilmesi ile çözülmeye çalışılmaktadır. Oysa yakın geçmişte yaşanan ve gelecekte yaşanacak “su krizlerinin” nedeni benzer yaklaşımların sonucu olan “kısa vadeli” çözümlerdir. Bu tür kısa vadeli çözümler, sucul ekosistemlerin ve bunlarla ilişkili ekosistemlerin “akılcı kullanımı”nı ve doğal ve kültürel bileşenlerin bütünlüğünü göz ardı etmekte, hem kentsel ve kırsal yaşam kalitesini düşürmekte hem de insan ve diğer tüm canlıların suya erişim hakkını elinden almaktadır. Oysa, Birleşmiş Milletler, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’ne göre her insanın kişisel ve evsel kullanım için yeterli, güvenli, fizikî olarak ulaşılabilir ve bedeli ödenebilir suya erişme hakkı vardır. Bu hak devleti, halkın ödeyebileceği, güvenli suya erişimini sağlamakla ve bunun için de, gerekli ekonomik, sosyal ve siyasal şartları yaratacak politikalar ve stratejiler geliştirmekle yükümlü kılmaktadır. Dolayısıyla, su kaynaklarının “akılcı kullanım ve ekolojik sürdürülebilirliği”ni temel alan yönetim biçimlerinin ve uygulamaların gerekliliği ortadadır.

    Su kaynaklarının yönetimi konusu, 1970’lerden itibaren uluslararası gündemde yer almaktadır. Tüm Dünya’da yaşanan farklı ölçek ve içerikteki su sorunlarının çözülmesi ihtiyacı ile, küresel düzeyde gerçekleşen ortak çözüm arayışları sonucu, “akılcı kullanım ve ekolojik sürdürülebilirliği” temel alan, tüm tarafların sorunlarını ve ihtiyaçlarını dikkate alan “Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi”(BSKY) (Integrated Water Resources Management: IWRM) ve bu yönetim biçimiyle bağlantılı “Kentsel Su Kaynaklarının Bütüncül Yönetimi” (KSKBY) (Integrated Urban Water Resources Management) anlayışı ve prensipleri geliştirilmiştir.

    Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi
    “Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi”nin temelini, 1992 yılında İrlanda’nın Dublin Kenti’nde yapılan Uluslararası Su ve Çevre Konferansı’nda geliştirilen ilkeler oluşturmaktadır. Dublin ilkelerine göre;

    • Su yaşamsal bir kaynaktır.
    • Su, ekosistemlerin “tamamlayıcı” bir parçasıdır.
    • Su, sosyal ve ekonomik değeri olan bir maldır.
    • Suyun miktarı ve kalitesi, kullanım biçimini belirler (Anonymous 2002 a).

  • Bu ilkeler çerçevesinde, Küresel Su Ortaklığı’na göre bütüncül su kaynakları yönetimi; “sosyal ve ekonomik refahı eşitlikçi bir anlayışla arttırmak için, su, arazi ve bunlarla ilişkili kaynakların ve hassas ekosistemlerin “sürdürülebilirliği”ni göz ardı etmeyecek, birbiriyle koordineli gelişim ve yönetimlerini öngören bir süreçtir”. Böylesi bir yönetim anlayışının hedefi ise; insanların ve diğer canlıların günümüzde ve gelecekte, güvenli ve yeterli su kaynaklarına ulaşabilmelerinin sağlanmasıdır (Anonymous 2002 b).

    Su kaynakları, bu kaynakların bulunduğu alandaki doğal özellikler ve alan kullanım ilişkileri bağlamında “yönetim”in gerçekleştirileceği en uygun coğrafi birimin “havza” olduğu belirtilmektedir (Healey 1998, Anonymous 2002 a). Su- aşağı/yukarı havza - insan toplulukları arasındaki ilişkiler, kaynakların mevcut ve gelecekteki durumunda etkili olduğu için, su kaynaklarının bütüncül yönetiminde “katılımcı havza yönetimi” temel yaklaşımlardan biri olmalıdır (Anonymous 2000).

    Bütüncül yönetim anlayışını temel alan, katılımcı havza yönetiminin ilkeleri ise şunlardır;
    • Su kullanımında eşitlik, katılımcılık ve sorumluluk,
    • İnsanların su kullanım davranışlarını değiştiren bilincin geliştirilmesi,
    • Resmi kurumlarda, suyun akılcı kullanımına yönelik, politika, program ve uygulamaların geliştirilmesi,
    • Resmi kurumlar ve sivil toplum kurumları arasında işbirliği,
    • Bilgi üretimi ve paylaşımı,
    • Havza içi ve havzalar arası iletişim ağının kurulması (Anonymous 2000).

    Su kaynaklarının bütüncül yönetimi ve bu sürecin bir parçası olan katılımcı havza yönetimi sonucu ortaya çıkan çerçeve aşağıdaki şekilde verilmektedir.


    Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi (Anonymous (2000)’den değiştirilerek alınmıştır).

  • Kent Ölçeğinde BSKY
    Bütüncül Kentsel Su Yönetimi (BKSY), kentsel alanlardaki su sorunlarının çözümü açısından Bütüncül Su Kaynakları Yönetimi’nin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilmektedir. Böylesi bir yönetim biçimi, ekosistem fonksiyonlarını, hizmetlerini ve ekonomik faydalarını korurken, toplumun uzun dönemli su ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağının belirlenmesi için, paydaşları bir araya getiren, bilimsel bilgiye dayalı bir süreçtir (www.unesco.org/water 2006).

    Kentsel alanların ve kullanımların ağırlıklı olduğu havzalarda, Kentsel Su Kaynaklarının Bütüncül Yönetimi’ndeki başarılar, daha üst ölçekte bütüncül su kaynakları yönetimi çalışmalarına önemli katkıda bulunacaktır. Kentsel Su Kaynaklarının Bütüncül Yönetimi, yukarı/aşağı havzadaki kırsal su kullanımındaki sorunları ve bunlarla bağlantılı kentsel su sorunlarını eşitlikçi bir anlayışla çözmelidir. Bu yönetim sürecinde, kentsel su yönetiminin planlama ve işletiminde, insan sağlığı, doğa koruma, su kalitesi, su talebi, satın alabilme gücü, su ve araziye dayalı rekreasyon ve paydaş memnuniyeti gibi konularla su ile ilişkili tüm kentsel aktivitelerin etkileşimi ve toplam etkisi üzerinde durulmalıdır. Bununla birlikte, kentsel suyun bütüncül yönetimine, su temini ve sağlığı hizmetlerinden, taşkın suyu ve katı atık yönetiminden sorumlu kurumlar, ev sahipleri, sanayiciler, işçi birlikleri, çevreciler, aşağı havza kullanıcıları ve rekreasyon grupları gibi paydaşların katılımı gerekmektedir. Bu tür bir yönetimin, planlama ve uygulama aşamasında, yukarıdan aşağı düzenleme yükümlülükleri ve aşağıdan yukarı kullanıcı ihtiyacı/zorunlulukları bir arada ele alınmalıdır (www.unesco.org/water 2006).

    Bu çerçevede, üst havza ölçeğinde ve bağlantılı olarak kentsel ölçekte yürütülecek etkin bir bütüncül su yönetimi için bazı temel amaçlar ve bunlara yönelik bazı uygulama faaliyetleri şunlardır:

    • Sucul ekosistemlerin fonksiyonlarının ve hizmetlerinin devamı için su kullanımlarının azaltılması
    >Tarımsal, endüstriyel ve insan kullanımlarında su kullanım miktarının düşürülmesi,
    • Teknik ve bilimsel olarak desteklenen karar üretme süreci ile su kaynaklarının dağıtımında eşitlik sağlanması,
    • Kirlilik ve atık kontrolü
    >Endüstriyel, tarımsal ve evsel atıkların azaltılması ve kontrol edilmesi
    • Su kaynakları üzerinde yeni yapılaşmaların önlenmesi için mevcut yapıların yenilenmesi,
    • Suyun ekonomik değerinin kullanıcılara yansıtılması
    > Kullanılan suyun, miktarı, kalitesi, kullanım amacı doğrultusunda, fayda- maliyet ilişkilendirmesi yapılarak fiyatlandırılması,
    • Havzada su kaynakları ile ilgili grupların oluşturulması ya da sivil toplum kurumlarının kurulması,
    • Su kullanıcılarının, yöneticilerinin ve kurumlarının kapasitelerinin geliştirilmesi
    > Kapasite geliştirme çalışmaları, su ile ilgili eğitim ve farkındalık arttırma, politika oluşturma için bilgi kaynakları, düzenlemeler ve bunlara uyum, temel alt yapı ve piyasalardaki kararlılığı içermeli,
    • Yerel halktan, yönetim ve uygulama sürecine katılacak liderlerin belirlenmesi ve bunların eğitimleri (Anonymous 2000).

    Emel Baylan
    Araştırma Görevlisi
    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü

    KAYNAKÇA
    Anonymous. 2000. Vision for Water and Nature. 125 p., www.ıucn.org.
    Anonymous. 2002 a. Sustainable Management of Water Resources: The Need for a Holistic
    Ecosystem Approach. Ramsar COP8. DOC. 32, 12 p., www. ramsar.org.
    Anonymous. 2002 b. Guidelines for the allocation and management of water for maintaining the
    ecological functions of wetlands. Ramsar Resolution VIII.1 on allocation and management of
    water. 13 p., www. ramsar.org.
    Biswas, A.K. 1997. Water Resources. McGraw- Hill, 736 p., USA.
    Healey, L.M. 1998. River Ecology and Management. Springer Press, 660 p., New York.
    Loucks, D.P. 2000. Sustainable Water Resources Management. Water International, Vol.25 (1),3
    10 s. (www.unesco.org/water 2006).

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu