YUKARI

Çevre Koruma

Yazar: Dr. Pınar Akan | Eklenme Tarihi: 09 Temmuz 2007

Toksinler ve Çevre

  • Köyde sabah yapılan kıpkırmızı domatesler, zeytinyağına bandırılan köy ekmeği, beyaz peynir ve taze yumurta ile halis bir kahvaltı: anlatırken kulağa çok iyi geliyor… Ama topraktan gelen özünü reddetmeyen bu yiyecekler acaba gerçekten sağlıklı mı?

    Çoğunlukla yiyeceklerin rafine edilmemiş, fabrikada üretilip paketlenmemiş olmasını yeterli bir koşul olarak kabul ediyoruz. Oysa bu sağlıklı olduğu varsayılan yiyeceklerin yetiştirilmeleri sırasında ürünü korumak adına toksik maddelere maruz kaldığı bir gerçek. Pestisid – yani zararlılardan korunma amacıyla uygulanan bu kimyasal maddeler 1940’lı yıllardan itibaren çiftçilerin ürünlerinin zarar görmeden yetiştirilmesi için tarımda kullanılmaya başlandığında dünya açlığını engelleme, çiftçilerin kalkınmasına yardımcı olma gibi olumlu umutlarla birlikte geldiler. Şimdi ise iki nesil sonrasında bu maddelerin bildiğimiz ve ölçülemeyen zararlarının neler olduğunu sorguluyoruz.

    Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılanması için dünyada gerçek bir sıkıntı yaşanmaktadır. Açlık ve kıtlık nedeniyle yaşam beklentisi kısalmış ülkelerde, toksik maddelerin yaratacağı uzun vadeli zararları görmezlikten gelmek olasıdır. Oysaki, artık gelişmiş ülkelerde bölgesel ürünlerin haricinde tüm dünyada yetişen her türlü besini yıl boyunca satın almak mümkün olmuştur. Tabii ki bu talebi karşılamak için üretici, doğal döngüleri yadsıyarak ve ürünü en karlı şekilde elde edebilmek için tohum seçiminden gübreye, böcek öldürücülerden taşımada bozulmayı engelleyen spreylere kadar çok sayıda kimyasal madde kullanmaktadır. Bu maddelerin böcekleri ve mikropları öldürdüğü halde insanlara ve hayvanlara zarar vermediğini düşünmek saflık olacaktır.

    Bir maddenin zararını ölçebilmek için bu maddenin zarar yaratacağı (morbidite) miktarı ve ölüm (mortalite) yaratacağı miktarı bilmek gerekir. Bu amaçla çalışmalar önce laboratuar koşullarında hayvanlarda yapılır, daha sonra insanlardaki etkileri bilgi toplanarak sürdürülür. Bu ölçme yöntemlerine göre zararsız olduğu belirtilen maddenin gerçek verilerini toplayabilmek için bazı koşulların yerine getirilmesi gereklidir. Öncelikle tespit konusunda, ölçüm aletlerinin hassasiyeti önemlidir. Örneğin hormonları değiştirdiği bilinen bifenol maddesinin ölçümlerini yapan yöntemlerle zarar veren doz çok düşük olduğu için tespit etmek mümkün değildir. İkinci olarak, aranacak yan etki bilinmiyorsa gözden kaçabilir. Üçüncü olarak, madde sinerjistik etki ile diğer bazı koşullarla birleştiğinde zararlı hale dönüşebilir ve son olarak çevrede veya hayvanların yağ dokusunda birikim göstererek zaman içerisinde problemlere yol açabilir. Dolayısıyla, bir kimyasalın gerçekten zararsız olduğunu belirtmek çok güçtür.

    Tarım ilaçlarının zararından korkan bir kitle oluşmuştur. Organik ürünler tüketmek ise bizi tüm zarardan koruyamamaktadır: değişik ülkelerde organik tarım için normalde kullanılan ilaçların daha düşük dozları kabul edilirken, otoyolun veya nonorganik tarım yapılan bölgelerde kontaminasyon söz konusu olabilmektedir. Bu durumda kişiler pratik olarak yapılacak genel kuralları uygulayarak zararlı maddeleri en az alacak şekilde hareket etmelidir.

  • En önemli kural sebze ve meyvelerin yıkanmasıdır. Tarım ilaçlarının yanı sıra korunma amacıyla parafin gibi yüzey kaplayıcılar kullanılır. Bu durumda kabukların soyulması da önemli ölçüde yarar sağlar. Soyulamayacak yiyecekler için daha uzun yıkamak, bazı durumlarda pişirme ile toksinleri inaktif hale getirmek düşünülebilir. Toksikolojide geçerli başka bir prensip ise aynı maddenin düşük dozlarda vücut tarafından detoksifiye edilebileceğidir. Bu nedenle, tek tip beslenme yerine çok çeşitli besinler tüketmek bizi zararlı maddelerin birikiminden koruyacaktır.

    Tarım yapmak için kullanılan maddelerin yanı sıra ormanların ve canlıların parazit ve asalaklardan korunması için ilaçlamalar yapılmaktadır. Doğal yaşam koşulları içerisinde özellikle böcek familyası kuşların ve balıkların besin kaynağı olmaktadır. Dolayısıyla böcekleri hedef alan bir işlem bazen bir bölgedeki balık veya orman habitatının değişmesine neden olabilir. Bitkileri korumak için yapılan sprey veya serpme şeklindeki ilaçlar, hava veya su yoluyla kilometrelerce ötedeki habitatlara da zarar verebilirler.

    Toksik maddelerin en önemli kaynaklarından bir diğeri ise fabrika atıklarıdır. Bir ülkenin atığı su ve hava yoluyla diğer bir ülkeye etkileyebilmektedir. Bu nedenle yetkililerin süzenli olarak hava, su ve toprak kirliliğini ölçmeleri gerekmektedir.
    Hava kirliliği baca atıkları, trafik emisyonları ve sera etkisi nedeniyle meydan gelmektedir. Bu amaçla taşıma sistemlerinde köklü değişiklikler yapmak gerekecektir.

    Bunun yanı sıra ev içerisinde sobalardan karbonmonoksit, yatak şiltelerinden polikarbonlar, halılardan radon, boyalardan kurşun ve yalıtımdan asbest ortaya çıkabilmektedir. İyi havalandırma, organik yapı malzemeleri kullanımı bazı zararları ortadan kaldıracaktır.

    Temiz olma adına suyumuza her gün tonlarca deterjan ve kimyasal maddeler karıştırmaktayız. Daha az zarar veren ürünler, az kullanıldığı için pahalı gözükmektedir. Oysa, geleneksel biyolojik temizleme yöntemlerini modernleştirerek daha az zarar vereceğimiz kesindir.

    Besi hayvanlarının doğal maddelerle beslenmesi, insanların da sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Hormonal ve immün sistem değişiklikleri kanserlere yol açmaktadır. Özellikle çocukların fizyolojisinin etkilenmesini sağlayan bu maddelerden uzak tutulması şarttır. Tabii ki, besinlerimize bulaşan maddeleri mikroskopla incelerken, keyif için bilinçli olarak tükettiğimiz toksik ve doğal olmayan maddeleri (kafein, alkol, şeker) görmezlikten gelmemiz doğru olmayacaktır!

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu