YUKARI

Çevre Koruma

Eklenme Tarihi: 22 Eylül 2025

Pandeminin ardında kalan plastik miras

  • Covid-19’un görünmeyen mirası: Tek kullanımlık maskeler mikroplastik ve kimyasal kirliliği artırarak çevre ve insan sağlığı için yeni bir risk yaratıyor.

    Pandemi boyunca milyonlarca insan için bir güvenlik kalkanı olan tek kullanımlık maskeler, bugün ardında bambaşka bir tablo bırakıyor. Sokaklarda, nehirlerde ve okyanuslarda biriken bu maskeler, yalnızca plastik atık sorununu büyütmekle kalmıyor; aynı zamanda mikroplastiklere ve hormon bozucu kimyasallara dönüşerek görünmez bir tehdit haline geliyor. Sağlığı korumak için kullanılan bu basit nesne, şimdi hem çevreyi hem de insan yaşamını uzun vadeli bir riskle karşı karşıya bırakıyor.

    Maskelerden salınan görünmez tehlike
    Coventry Üniversitesi’nden Anna Bogush ve Ivan Kourtchev liderliğinde yapılan araştırma, farklı maskelerin 24 saat boyunca saf suyla temas ettiklerinde nasıl davrandığını test etti. Sonuçlar çarpıcı: Tüm maske türleri mikroplastik lif saldı. Özellikle virüse karşı en güvenli kabul edilen FFP2 ve FFP3 maskeleri, diğerlerine kıyasla dört ila altı kat daha fazla partikül üretti. Araştırmacılar, parçacıkların çoğunun gözle görülemeyecek kadar küçük olduğunu ve bu nedenle canlı organizmalar tarafından kolayca solunabileceğini ya da suyoluyla sindirilebileceğini vurguladı. Bu, sahillerde ve sokaklarda gözlemlenen maskelerin, zamanla çıkarılması neredeyse imkânsız olan binlerce mikro parçacığa dönüşmesini doğruluyor. Çalışmanın bir diğer kritik bulgusu ise bisfenol B (BPB) adlı endokrin bozucu kimyasal oldu. Maske materyalinden sızarak suya karışan BPB, insanlarda ve vahşi yaşamda hormonal süreçleri bozma potansiyeline sahip. Araştırmacılar, pandeminin zirvesinde kullanıma giren maskelerden çevreye 128- 214 kilo arasında BPB’nin salınmış olabileceğini hesapladı.

    Yaşam döngüsü ve geri dönüşüm eksikliği
    Tek kullanımlık maskelerin çevresel etkisini artıran en önemli faktörlerden biri, geri dönüşüm ve atık yönetimi sistemlerinin yokluğu. Pandeminin en yoğun döneminde sağlık öncelikleri öne çıkarken, bu ürünlerin nasıl bertaraf edileceği neredeyse hiç düşünülmedi. Sonuçta milyonlarca ton maske ya çöplüklere gönderildi ya da kontrolsüz biçimde denizlere, nehirlere ve sokaklara dağıldı. Maskelerin büyük kısmı polipropilen gibi petrol türevlerinden üretildiği için doğada çözünmeleri yüzyılları bulabiliyor. Bu uzun süreç boyunca ise çevreye mikroplastikler ve bisfenol gibi kimyasallar salmaya devam ediyorlar. Tıpkı yıllar önce plastik poşetlerin yarattığı kartopu etkisi gibi, maskeler de benzer bir ‘birikim krizi’ne dönüşme riski taşıyor. Birleşmiş Milletler (BM) bu tabloya dikkat çekerek, gelecekteki sağlık krizlerine hazırlıkta sürdürülebilirliğin, ürün tasarımının ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini vurguluyor. Yani koruyucu ekipman yalnızca kısa vadeli güvenlik için değil, tüm yaşam döngüsü düşünülerek tasarlanmalı.

    Sağlık kalkanından çevresel tehdide
    Pandemi günlerinde tek kullanımlık maskeler, virüsten korunmanın en temel araçlarından biriydi. Ancak bugün görüyoruz ki bu kalkan, aynı zamanda yeni bir kirlilik kaynağına dönüşmüş durumda. Coventry Üniversitesi’nin yürüttüğü araştırma, farklı maske türlerinin 24 saat saf su içinde bırakıldığında çok sayıda mikroplastik ve kimyasal saldığını ortaya koydu. FFP2 ve FFP3 modelleri, diğer maskelere kıyasla 3-4 kat daha fazla mikroplastik yayarak en kirletici kategoriye girdi. Salınan parçacıkların büyük kısmı çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük; yani canlıların dokularına ve besin zincirine kolayca karışabiliyor. Bununla da sınırlı değil: Çalışmada maskelerden suya bisfenol B ve endüstriyel katkı kimyasalları sızdığı belirlendi. Bisfenol B, hormonal sistem üzerinde bozucu etkileriyle biliniyor. Pandeminin zirvesinde üretilen milyarlarca maskeden yalnızca bu kimyasalın 128 ila 214 kilogram kadarının çevreye salındığı hesaplanıyor. Bugün sahillerde, nehirlerde ve şehir sokaklarında karşımıza çıkan parçalanmış maskeler, bu görünmez tehdidin sadece görünen kısmı.

    Mikroplastikler doğrudan insan vücudunda da tespit ediliyor
    Maskelerin doğada bıraktığı iz yalnızca çevreyle sınırlı değil. Mikroplastikler artık doğrudan insan vücudunda da tespit ediliyor. Hull Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, incelenen akciğer dokusu örneklerinin tamamında plastik parçacıklarına rastladı. Bu bulgu, solunum yoluyla maruziyetin düşündüğümüzden çok daha yaygın olabileceğini ortaya koyuyor. Denizlerde ise tablo benzer. Balık dokularında ve kabuklu deniz ürünlerinde maskelerden kaynaklı mikroplastiklerin izine rastlanıyor. Bu da parçacıkların besin zincirine çoktan karıştığını ve sofralarımıza ulaşabileceğini gösteriyor. Mikroplastiklerin etkileri hâlâ tam anlamıyla bilinmiyor. Ancak bilim insanları, bu parçacıkların akciğerlerde ve diğer organlarda birikmesinin uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Özellikle endokrin bozucularla birleştiğinde, bağışıklık sistemi ve hormon dengesi üzerinde ciddi riskler doğurabileceği tahmin ediliyor.

    Sürdürülebilir koruma yöntemleri araştırılmalı
    Pandeminin zorunlu kıldığı tek kullanımlık maskeler, kısa vadede hayat kurtarmış olabilir ama uzun vadede ciddi bir çevresel miras bıraktı. Bu noktada çözüm, yalnızca geçmişin hatalarından ders almakla mümkün. Araştırmacılar, yeniden kullanılabilir ve güvenli alternatiflerin yaygınlaştırılmasını, maskeler için özel geri dönüşüm kanalları oluşturulmasını ve kamuoyunu bilinçlendiren kampanyaların artırılmasını öneriyor. Ürünlerin tasarım aşamasında ‘yalnızca anlık koruma’ değil, tüm yaşam döngüsünün hesaba katılması gerektiği vurgulanıyor. Birleşmiş Milletler de benzer bir uyarıda bulunuyor: Gelecekteki sağlık krizlerine hazırlanırken, çevresel sürdürülebilirliği göz ardı eden çözümler yalnızca yeni sorunlar yaratacak. Pandeminin bıraktığı plastik miras, aslında bir fırsat da sunuyor. Doğru adımlar atıldığında hem çevreyi koruyabilir hem de toplum sağlığını güvence altına alabiliriz. Bugün atılacak adımlar, gelecek nesillerin daha temiz bir dünyada yaşamasını sağlayacak.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu