YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 22 Aralık 2010

“Bütün sorunlar bahçede çözülür”

  • 21 Aralık 2010 ntvmsnbc

    "Kara tahtanın önünde bir çiftçi var; öğretmenimiz... Bize sürdürülebilir bir yaşamı nasıl tasarlayabileceğimizi anlatıyor. Oysa hepimiz okumuş, üniversite bitirmiş insanlarız ama kendi kendimize yetebilen bir yaşamı nasıl kurabileceğimizi hiç birimize öğretmediler." Oya Ayman'ın kaleminden...

    Çoğumuz kentte yaşıyoruz. Aramızda Brezilyalı, Güney Afrikalı, Fransız, Portekizli, Hollandalı, İtalyan, Slovenyalı, Bulgar, Amerikalı, Kanadalı, kısacası dünyanın dört bir yanından hemen her türlü iklim ve coğrafyadan insanlar var. Bazılarımız mimar, bazılarımız şehir plancı, biyolog, işletmeci, turizmci, öğrenci, siyaset bilimci, felsefeci, ekonomist, müzisyen, ressam, çevirmen, halkla ilişkiler uzmanı, tasarımcı, mühendisler... ve çiftçiler... toprağın, ağacın, suyun ve havanın değerini bilen; ilacı, kimyasal gübreyi reddedip, doğayla dost üretim hakkında daha fazlasını öğrenmeye gelen; değişmeye başlayan iklimlerde nasıl hayatta kalabileceğini, kuraklıkla ya da sellerle nasıl baş ederek üretmeye nasıl devam edebileceğinin yollarını arayan...

    Hepimiz, nerede olursak olalım, hangi iklimde yaşarsak yaşayalım, yaşamımızı sürdürebilmek için evimizi, bahçemizi, arazimizi kısacası tahrip ettiğimiz gezegenimizi nasıl restore edeceğimizin yollarını öğrenmek için biraradayız.

    Soframıza gelen yiyeceği nasıl yetiştirebileceğimiz, kentin ortasında mahalle bahçelerimizi nasıl kurabileceğimizi, yağmur suyunu nasıl toplayabileceğimizi, kendi enerjimizi nasıl üretebileceğimizi, kısacası kendi kendine yeterli sürdürülebilir sistemleri nasıl tasarlayabileceğimizin yanıtlarını bulmak için buradayız.

    14 gün süren eğitim çalışmasının ilk gününde, “Ürettiklerinizin çoğu 6 ay sonra çöp olur” diyor Geoff Lawton ve ekliyor: “Oysa şehirde 12 ayda çıkardığımız çöpten yaklaşık 5 santimlik bir toprak oluşturabiliriz. Ama bunu yapabilmek için ekosistem süreçleriyle ortaklık kurmalısınız...”
    Lawton, kendisini dünyanın restorasyonuna adamış bir çiftçi. Dünyanın ekolojik olarak tükenmiş alanlarında ve şiddetli kültürel çatışmalara sahne olan bölgelerinde uygulamalar yapıyor ve eğitimler veriyor.

    Permakültür'ün üreticisi Bill Mollison
    Aynı zamanda Avustralya Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün kurucusu ve yöneticisi, Türkiye, ABD, Kanada, Ürdün, Afganistan ve başka birçok ülkede, geliştirdiği “Permakültür Master Planı” çerçevesinde Permakültür Araştırma Enstitülerinin kurulmasına ve faaliyetlerine destek oluyor. Lawton, Permakültür’ü, bu sistemin fikir babası olan Bill Mollison’dan öğrenmiş. 26 yıldır durmadan, usanmadan gezerek, tasarım yaparak, eğitimler vererek ve yazarak Permakültür’ün tohumlarını gezegenin dört bir yanına ekmeye çalışıyor. Bugüne kadar binlerce öğrenci yetiştirmiş. Onlardan bir kısmı, Geoff Lawton gibi, Mollison’ın kurduğu Permakültür Enstitüsü’ne bağlı olarak dünyanın farklı coğrafyalarında eğitimler veriyor. İki yıl önce Mollison ve Lawton’dan eğitim alan ve çiftliklerindeki uygulamalara katılan Mustafa Fatih Bakır ve Erkan Buğday da, parçası oldukları Marmariç ekibiyle birlikte Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü’nü kurdular. Bir yandan İzmir, Marmariç’te permakültür uygulamalarını hayata geçiriyor, diğer yandan da Anadolu’nun restorasyonu ve biyolojik zenginliğimizin devamlılığı için Permakültür eğitimleri düzenliyorlar.

    Geoff Lawton
    Dünyada insanın yarattığı tahribatla ilgili kaygı duymakla kalmayıp, gezegenin sürdürülebilirliği konusunda birşeyler yapmak isteyen bir grup insanı, İstanbul’da biraraya getiren Permakültür Tasarım Sertifikası kursunda Mollison ve Lawton, çölde vahaların nasıl oluşturulabileceğini, çorak toprakların nasıl verimli hale getirilebileceğini, afetlerin nasıl önlenebileceğini, kentin ortasında nasıl gıda ormanları kurulabileceğini anlatıyor. “Çok az zamanımız var” diyor Lawton, dünyadaki hızlı tahribat ve iklim değişikliğine dikkat çekerek... “Çok gelişmiş dünyada çok tüketiyor, az gelişmiş dünyada nüfus patlaması yaşıyoruz. Modern dünyanın zenginlik tanımının mutluluk, barış ve adalet getirmediği, aç karınları doyuramadığı ortada. Sürdürülebilir yaşamlar kurabilmek için zenginliği yeniden tanımlamamız gerek”. Ardından paraya değil, temiz havaya, temiz toprağa, temiz suya ve makul barınağa ihtiyacımız olduğunu anlatıyor. Dünya nüfusunun artık kentlerde yaşayan yarısından fazlası kentlerde gerçek olmayan gıdalarla besleniyor. Milyonlarca insan parçası olduğu doğadan uzakta, onun nimetlerinden yararlanıyor, bir yandan kirletiyor ama diğer yandan temiz su, temiz gıdanın ayağına gelmesini bekliyor. Çoğumuz  yanlış bir zenginlik hayali kuruyor!

    Lawton, “Ancak çeşitliliğe dayalı zenginliğe ulaşmak için çabaladığımızda yaşamımızı sürdürebiliriz” diyor ve ekliyor: “İnsan dünyayı onarabilecek tek varlık. Gezegenimizde tahrip olmuş alanları yeniden tasarlamamız gerekiyor.”
    Bugün dünyada Bill Mollison ve onun öğrencilerinin yaymaya çalıştığı Permakültür tasarım sistemi, kendi varlığımızı sürdürmemizin doğayı besleyerek mümkün olabileceğinin örneklerini gösteriyor. Çünkü permakültür tasarımlarında esas alınan çeşitlilik istikrara, istikrar verimliliğe, verimlilik üretkenliğe yol açıyor.

    Dünyada her gün milyonlarca insan sabah evden çıkıp işine giderken araba kullanıyor ve sadece yarım saat araba kullanan bir kişi, milyonlarca yıl önce 1 hektar ormanın üzerine 100 yıl boyunca inmiş güneş ışığını kullanıyor. Hepimiz geçmiş zamanda depolanmış enerjiyi çalarak bugünü kurtarmaya çalışıyoruz. Ve bunu yaparken de havayı toprağı, suyu, denizleri kirletiyor, iklimleri değiştiriyoruz.

    “Oysa,” diyor Geoff Lawton, “Fosil yakıtlar tükenmek üzere ve hayatımızı, geçmişte biriken değil, şu anki güneş ışığına göre planlamazsak başımız belada! Güneş hâlâ orada ve bize yansıttığı enerjiyi dünyamızı kirletmeden de kullanmamız mümkün.”

    Ancak güneşten yararlanmak derken sadece elektrikten söz etmiyorum. Bitkilerden suya, toprağa kadar güneşin değdiği herşeyden... Güneş enerjisi, en verimli ve en düşük teknoloji gerektirecek şekilde, ancak ekosistemler içerisinde değerlendirilebilir. Permakültür, bir sisteme giren güneş dahil her türlü enerjiyi, herhangi bir kayba uğramadan en verimli şekilde kullanarak, sürdürülebilir bir sistemi yapılandırmanın yollarını gösteriyor.
    Mollison ve Lawton da eğitim çalışması boyunca bu sürdürülebilir, kendi kendine yetebilen sistemleri kuranlardan örnekler veriyor: “Path to Freedom, Los Angeles’ta 400 metrekarelik bir bahçede 3 ton gıda üretiyor... Bir arakadaşım tahıllar, kurutulmuş meyve, kabak ve ay çekirdeğinden oluşan bir yıllık müsli ihtiyacını 12 metrekarelik bahçesinden sağlayabiliyor... Siz de 50 metrekarelik bir bahçede, bir kişinin yıllık sebze ve baklagil ihtiyacını karşılayabilecek tasarımlar yapabilirsiniz.”

    Önceleri “bizi ve dünyamızı öldürmekte olan politik ve endüstriyel sistemler”e karşı protesto eylemlerine girişse de, sonradan yanlışları haykırıp durmanın yanı sıra pozitif bir yaklaşımla doğru sistemi ortaya koymaya karar veren Bill Mollison ise “Bütün sorunlar bahçede çözülür” diyor ve devam ediyor: “Sürdürülebilir tarım olmaksızın istikrarlı bir sosyal düzen mümkün değildir”.

    Soframızdaki yemek her geçen gün biraz daha sunileşirken, sularımız atıklarla kirletilip, topraklarımız doğadan daha fazlasını almak için kimyasallarla fakirleştirilirken, çok geç olmadan alternatif çözümleri uygulmaya başlamamız gerekiyor. Bahçemize yeniden bakabilirsek eğer, gerçek zenginliğimizin orada olduğunun farkına varacağız. Bu, evimizin arka bahçesi, çiftliğimiz, mahallemizdeki park, Anadolu ya da gezegenimiz olsun fark etmez... Restorasyon nereden başlarsak başlayalım tasarımlarımız doğayla işbirliği yapıyorsa, işe yarayacaktır...

    Haberin detayına ulaşmak için tıklayınız

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu