YUKARI

Öyküler

Yazar: Pakize İşcan | Eklenme Tarihi: 05 Mayıs 2011

Korkuluğu Korkusu

  • Heeeey! Kimse yok muuuu!! Hani ağustosböceklerinin cırıltısı! Niye ortalıkta çıt yok! Kuşlaaaaar! Nerdesiniiiiz? Şuna bakın, in cin top atıyor. Bir Allahın kulu da geçmedi ki bugün biraz gözüm gönlüm açılsın. Çoook sıkıldım! Çook.

    Heeey güneş! Senin de hiç insafın yok, dikildin tepeme cayır cayır yakıyorsun beynimi. Şu yırtık pırtık, ahı gitmiş vahı kalmış kasket de bir işe yaramıyor. Tek bir bulut da yok bugün aksi gibi. Valla bugün heyheylerim üstünde, burnumdan soluyorum.Ne demeye beni bu uçsuz bucaksız düzlüklerin ortasına çakarsınız!!? Ha?!Yapayalnız kalmaya nasıl mahkum edersiniz beni?!...
    Neymiş efendim, kuşları kovacakmışım, onları korkutacakmışım. Kim korkunç olmak ister, soruyorum size? Kim bu güzelim doğanın ortasında, kuşları, böcekleri kendine düşman etmek ister? İsteyen varsa, n’olur hemen gelsin, yer değiştirelim.

    Ben istemiyorum! Onların cıvıl cıvıl şakımaları, şakalaşmaları bana çok hoş geliyor. Ben de onlara katılmak istiyorum. İçimden şarkılar söylüyorum ama sesim çıkmıyor. Üstelik bu hırpani halim onları korkutuyor diye kahroluyorum. Kahretsin!..

  • Bakın geçenlerde başıma ne geldi anlatayım. Bir babayiğit kuş. Çok da gösterişli. Siz deyin şahin, ben diyeyim kartal. Jet hızıyla gelip konmasın mı dalıma. Nasıl da ağır! Sallan babam sallandım durdum uzun süre. Ama çok sevindim tabii. Kalbimin sevinç gümbürtüsünü duysun diye daha güm güm vurdum, duydu mu bilmiyorum.. Bir süre oramı buramı gagaladı, hafiften meydan okudu, baktı benden tık çıkmıyor, rahatladı..

    Ona yalnızlığımı anlattım. Böyle dikilip durmanın sıkıcılığını... Bana yardım etmesini rica ettim. Git dedim, öteki arkadaşlarına da söyle, onları korkutmak istemiyorum, tersine, arkadaşlığa ihtiyacım var benim.

    Anladı galiba dediklerimi, lafım biter bitmez pırrr diye uçup uzaklaştı. Gelmez mi acaba bir daha diye içim pır pır etti ama baktım peşinde üç dört arkadaşıyla geliyorlar uzaktan! Elimden gelse dans ederek hoşgeldiniz seromonisi çekeceğim onlara. Tanrım ne keyifli yaratıklar onlar öyle! Durmadan gezdikleri, gördükleri güzel yerleri anlatıyorlar birbirlerine.

    İlerideki nehrin suyu daha azalmış bu yıl, geçen yıl gelen leylek kardeşlerden çok azı gelebilmiş, birçoğu iklimlerin bozulmasından, dengesizliğinden dolayı yollarda telef olmuşlar. Ona canları çok sıkılıyormuş. Ben de merak ediyordum neden her yıl daha az göçmen kuş geliyor yoksa bana mı öyle geliyor diyordum.

  • Sıcaklar artıyor, doğadaki yiyecek dengesi iyice kötüye gidiyor diye dertlendiler birbirlerine. Bütün bunların nedeni de insanların hırslarıymış, her şeyi tüketiyorlarmış ve her şeyi para dedikleri bir şeye dönüştürüyorlarmış..Onlara nasıl protesto etmeliyiz diye aralarında uzun uzun tartıştılar. Keşke eylemlerine katılabilsem, desteklesem onları, doğanın düzenini bozanlara durun! diye hep birlikte haykırsak…

    Ben de anllattım onlara sıkıntımı. Bir de benim halime bakın da şükredin, beterin beteri var, dedim.. Bu korkunç hale sokmak için neler yapmadılar bakın, görün dedim. Şu üstümdeki pis kokulu ceketten nefret ediyorum. Hele şu renge bakın, kapkara, iç karartıcı. Bari kasketim şirin bir şey olsaydı da benimle dalga geçmek için gelselerdi dedim..Yere de ne biçim derin çakmışlar; ne rüzgar sallayabiliyor, ne yağmur.. Her yanım tutuldu. Geçen kış esen kuvvetli rüzgâra rica ettim, hadi, dedim, daha hızlı, daha hızlı üfle, yık beni yere, biraz yatıp dinleneyim. Olmadı.Yıkamadı.

    Başıboş bir çoban köpeği geçti bir hafta kadar önce. Karşıma dikilip kötü kötü baktı önce, ne olduğumu pek anlayamadı; canlı mıyım, cansız mıyım kafası basmadı. Canlı olabilirim diye bir-iki havladı. Dur dedim, şunu kızdırayım da beni talan etsin, kırsın, döksün.. Kızgınlığından olacak geldi dibime şarıl şarıl işedi.. Hadi! dedim, eşele dibimi, kaz, çıkar beni buradan. Uğraşamam seninle dedi, zaten kafam bozuk. Burdan ne kadar uzağa gidersem o kadar iyi. Neden, ne oldu, neden kafan bozuk, canını sıkan şeye hadi anlat bana dedim. Derdine çare olmasam da içini döker rahatlarsın belki? Arkadaşlık ederiz. Yat şuraya dibime, ben sana gölge ederim. Yalnızlığın ne olduğunu bilir misin, dedim. O kadar kafası dağınıktı ki, duymadı bile. Ardına bakmadan gitti.

  • Kaldım mı yine yapayalnız..
    Bana ne canım, tarladaki ekinlerin yenip yenmemesinden! Bu hayvanlar ölsünler mi açlıktan? Bu dünyadaki bütün canlılara yetecek kadar yiyecek yok mu sanki? Ne olur onlar da yeseler; belki onlar bu doğanın dengesinde insanların bilmediği faydalı bir şeyler yapıyorlardır, öyle değil mi? Hayır, bu dünyanın biricik sahibi kendileri! Başka canlılara yaşama hakkı yok. Bilmiyorlar ki sonunda kendi sonları da benim gibi olacak!

    Bir de ben korkmuyorum sanıyorlar. Korkmaz olur muyum hiç. Hele gece yarısını geçince, ay da bulutların arkasına saklanınca… Ağustos böceklerinin seslerine saklanıyorum, pısır pısır dolaşan yılanların, kaplumbağaların gölgelerinden güç alıyorum..Kışları biraz daha eğlenceli geçiyor.

    Yağmuru seviyorum. Hele geceleri ortalığı kasup kavuran şimşeklere bayılıyorum.. Kocaman el feneri gibi, her yeri aydınlatmıyorlar mı, bu oyunlarına bayılıyorum.. Islanmayı da seviyorum, kasketimden aşağıya akan su oluklarından kana kana su içiyorum. Bir de kar yağsa buralara, ne hoş olur. Düşünsenize her yer bembeyaz.

  • Romantikliğim tutar arada benim. Ama yok,yok, hayır. Yağmasın kar! Yiyecek bulmak hepten zorlaşır kuşlar için.. Hem çok ıssızlaşır buralar. Hay Allah, ne diyorum ben.Vazgeçtim, vazgeçtim..

    Beni yanlış anlayacaksınız diye çekiniyorum doğrusu, bu kadar şikâyet eden, mızmızlanan biri gibi görünmek istemem. Hani içinizden birileri çıkıp da ne güzel işte şehrin karmaşasından, kalabalık ve gürültüsünden, kirliliğinden uzakta sakin huzurlu üstelik tertemiz bir havada yaşıyorsun diyebilir.. Haklı da söylediği. Elbette doğada olmayı, bu şahane manzaranın bir parçası olmayı seviyorum. Sabah gündoğumlarının harika ışık oyunlarını, geceyle vedalaşırken uzun uzun karanlıkla ışığın o şefkatli vedalaşmalarını, sabahın maviliğini, kokusunu, bütün canlılar aleminin şen şakrak sabahı şarkılarıyla karşılamalarını çooook seviyorum, heyecanlanıyorum.

    Rüzgarın bazen benimle şakalaşmasına, gıdıklamasına bayılıyorum.. Dereler ta uzaklardan bana seslerini duyurmak için daha çok çağıldıyorlar, biliyorum. Doğanın her gün başkalaşmasını, mevsimler boyunca halden hale geçişindeki olağanüstülüğü hayran hayran izliyorum. Evet ama, madalyonun bir de öteki yüzü var: Yalnızlık…

    Sıkılıyorum.
    Bir de korkuyorum..

    Pakize işcan