YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 14 Haziran 2023

İklim krizinin hafızası: İklim Müzesi

  • Deniz suyunun ısınması, kentlerde içme suyu sıkıntısı, daha şiddetli fırtınalar, tarımsal üretimde azalma, yaz ve kış turizminin azalması, daha büyük orman yangınları, kuraklık, nehir debilerinin azalması, su kıtlığı, biyoçeşitliliğin azalması... Bunlar, iklim krizinin Türkiye'ye etkilerinin onlarcasından bazıları. Antroposen kaynaklı altıncı büyük kitlesel yok oluşun evresindeki gezegenimizin öncelikli gündemi olan ‘iklim’, Türkiye'nin ilk kamusal iklim merkezi olmayı amaçlayan Müze Gazhane'nin de odağında yer alıyor. Bu amaçla tasarlanan İklim Müzesi ziyaretçilerine, ‘İklim nedir? Tarihsel süreçte nasıl ve neden değişti? Atmosferdeki karbondioksit nerede ve nasıl çözülür? Sera gazı nedir? Geçmişteki büyük yokoluşlar nelerdir? Bu ve benzeri soruların yanıtını vermeye çalışıyor. Sergi, söyleşi gibi etkinliklerle de iklim gündemini yakından takip eden İklim Müzesi, sürdürülebilir yaşam koşullarını hayata geçirecek çözüm önerileri üzerine farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

    Görsel ve işitsel çalışmalar kritik öneme sahip

    İçeriği Prof. Dr. Levent Kurnaz ve Dr. Ümit Şahin tarafından oluşturulan İklim Müzesi'nin sergi koordinasyonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı'na ait. Görsel ve işitsel proje yapımı ise Map Global üstleniyor. Bunu özellikle belirtmek gerekiyor çünkü görsel ve işitsel çalışmalar, müzede kritik öneme sahip. Herkes için kolay bir tur sağlanan müzede, bazı bilgiler yetişkinler için derinlemesine verilirken bazı bilgiler çocukların da ilgisini çekebilecek şekilde sunulmuş. Örneğin ‘Geçmişteki büyük yokoluşlar’ başlığında devasa dinozorları görmek mümkün. Müzenin tasarımında ilgi çekici noktalardan en önemlisi, iklim krizine dair yakıcı gerçekliklere somut bir şekilde yer vermesi. İlk binada yer alan başlangıç bilgilerinden sonra geçilen ikinci bina, ziyaretçileri bu sert gerçeklikle karşı karşıya bırakıyor. İlk binada iklim ve hava durumunun farkları, yeryüzünün enerji dengesi gibi iklim krizine ilişkin temel bilgiler yer alırken, ikinci binada atmosfer değişiyor. Yeni binada tabureye benzer bir sistemin üzerine çıkıldığında devasa buzulların kopuş anı büyük bir ekrandan izlenirken, kopuş anında buzulların çıkardığı ses de duyulabiliyor. Yine aynı şekilde bir orman yangını videosu izlerken, yangın esnasında yaşam alanlarından olan ve yangından etkilenen hayvanların çığlıkları duyulabiliyor.

    Bilim insanlarının özgeçmişleri okunabiliyor

    Kademeli olarak artan iklim krizi bilgilerine artık her adımda yeni bir detay da ekleniyor. İkinci binada İrlandalı fizikçi John Tyndall, Charles David Keeling gibi bilim insanlarının kısa özgeçmişleri okunabiliyor. Tyndall, başta atmosfer fiziği, ısı transferi ve optik olmak üzere çeşitli bilim dallarına önemli katkıları olan bir isim. 1850'lerde ısının çeşitli gazlar, sıvılar ve katılardan geçişi üzerine çığır açan araştırmalar yaptı. Karbondioksit ve su buharı gibi bazı gazların ısıyı emme ve hapsetme özelliğine sahip olduğunu keşfetti. Bu çalışma, sera etkisi ve bunun iklim krizindeki rolü konusundaki anlayışın temelini oluşturdu. Bilimsel araştırmalarının yanı sıra Tyndall başarılı bir dağcıydı. Yüksek rakımlarda bilimsel deneyler yaptığı Alpler'e birçok keşif gezisi düzenledi. Ayrıca halka açık konferansları ve yazılarıyla bilimin popülerleşmesinde önemli bir rol oynadı. Yine bir video aracılığıyla tanıklık edilen Mauna Loa Gözlemevi'nin hikâyesi de müzede yer alan en dikkat çekici hikâyelerden. Videoda Manua Loa Gözlemevi'nin ve 1958'de Charles David Keeling (1928-2005) tarafından başlatılan karbondioksit ölçümlerinin hikâyesi anlatılıyor. Charles David Keeling, Mauna Loa Gözlemevi'ndeki karbondioksit kayıtları, Svante Arrhenius'un sera etkisine ve küresel ısıtmaya antropojenik katkı olasılığı önermesini, giderek artan karbondioksit seviyelerini belgeleyerek doğrulayan Amerikalı bir bilim insanıydı.

    Keeling Eğrisi iklim krizi anlayışının şekillenmesinde etkili oldu

    Keeling, ölçümleri sayesinde ilginç bir örüntü ortaya çıkardı: Atmosferik karbondioksit seviyelerinde yıldan yıla tutarlı bir artış vardı. Bu örüntü ‘Keeling Eğrisi’ olarak tanındı ve insan faaliyetlerinin, özellikle de fosil yakıtların yakılması ve ormansızlaşmanın dünyanın iklim sistemi üzerindeki etkisine dair ilk doğrudan kanıtı sağladı. Keeling'in bulguları ve Keeling Eğrisi, iklim krizi anlayışının şekillenmesinde etkili oldu. Çalışmaları, uzun vadeli izlemenin önemini ortaya koydu ve sera gazları ve küresel ısıtma üzerine daha sonra yapılacak araştırmaların temelini attı. Müzede, iklim krizi mefhumlarının açıklamalarının yanı sıra belli başlı tartışmalara da yer veriliyor. Bunlardan en belirgin olanı iklim krizinin kaynağı. Müzede de belirtildiği üzere, aktif olarak araştırma yapan iklim bilimcilerin yayınlarının hemen hepsi (yüzde 97-98) insan kaynaklı iklim krizi konusundaki konsensüsü destekliyor. Kalan az sayıda (yüzde 2-3), aksi yöndeki yayın ise ‘ya hatalı ya da tekrar edilemez’. Halkın yüzde 45'i de iklim krizi konusunda bilimsel konsensüs olduğu fikrinde.

    En zengin yüzde 10 karbon salımın yarısından sorumlu

    Müzede yer alan tartışmalardan ve belki de en önemlilerinden biri de sosyoekonomik kesimlerin küresel karbon salımlarındaki payı. Çeşitli harita ve çarklarla desteklenen bu tartışmaya dair müzede şu bilgiler yer alıyor:
    • Tüketimden kaynaklanan bireysel karbon ayak izi toplumun sosyoekonomik seviyesi yüksek kesimlerinde daha yüksek.
    • Dünya nüfusunun en zengin yüzde 10'u küresel karbon salımlarının yarısından sorumlu.
    • En zengin yüzde 1'in, kişi başı karbon salımı yaklaşık 50 ton ile dünya ortalamasının 10 katı.
    • Yılda yaklaşık 40 milyar ton olan küresel karbondioksit salımlarının yüzde 42'sinden Çin ve ABD sorumlu.
    • Çin, ABD ve Hindistan, 2017'deki tüm küresel emisyonların neredeyse yarısını oluşturuyor.
    • Türkiye yüzde 1.2 ile ülkelere göre yıllık karbondioksit salımlarında 195 ülke arasında 15’inci sırada.

    Müzede bu başlıkların yanı sıra genç iklim aktivistlerinin iklim mücadelesindeki yeri ve önemine de dikkat çekiliyor. İklim göçleri ve mülteciliğinin iklim mücadelesinde nasıl bir yerde konumlanacağına dair bir öngörü de sağlayan İklim Müzesi, hafta içi 09.00-18.00, hafta sonu ise 10.00-18.00 arasında ücretsiz bir şekilde herkesin ziyaretine açık.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu