YUKARI

Duyurular

Eklenme Tarihi: 25 Mayıs 2023

TEMA ekosistemlerin önemine dikkat çekti

  • TEMA Vakfı, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde insan faaliyetlerinin dünyadaki canlı çeşitliliği üzerinde yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekti.

    TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, biyolojik çeşitlilik kapsamında denizel iklimin daha çok tehdit altında olduğuna işaret etti. Ataç, “Karasal iklime göre daha kırılgan olan denizel ekosistemlerde mercan resifleri iklim krizi ve çevresel kirlilik sebebiyle son 150 yılda neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Ayrıca 2 derecelik bir ısınmada, denizel biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan mercanların yüzde 99’unun yok olacağı öngörülüyor” dedi.

    Biyolojik çeşitlilik hızla yok oluyor
    Deniz Ataç, dünyadaki tüm canlıların ve ekosistemlerin birbiriyle etkileşim içinde olduğunu söyledi. Ataç; “Bugün tükettiğimiz meyve, sebze, kahve, kakao, badem, kiraz, erik, incir, ayva, elma gibi önemli çok sayıda tarımsal ürün, arılar ve çok sayıda böcek türünün katkılarıyla üretilebiliyor. Ayrıştırıcı canlılarla doğada atıklar geri dönüşüyor, kirlilik önleniyor. Deniz ve kara ekosistemlerindeki canlılar, insan kaynaklı yıllık karbon salınımının yüzde 60’ını atmosferden geri alıyor” dedi. Ataç günümüzdeki insan faaliyetlerinin tüm canlıları tehdit ettiğini hatırlatarak şöyle devam etti: “Bugün, buzul alanlar hariç karasal ekosistemlerin yüzde 77, denizlerinse yüzde 87’si insan etkisi altında. Ne yazık ki gezegen ve insanlık için yaşamsal önemi tartışmasız olmasına rağmen, yoğun kentleşme, madencilik, doğal alanların tahribi, sulak alanların yok olması, su ve hava kirliliği, orman yangınları, tarım kimyasallarının (pestisitlerin) kontrolsüz ve yoğun kullanımı, bilinçsiz avlanma, iklim krizi ve farkında olmadan doğaya bulaştırdığımız işgalci türler nedeniyle biyolojik çeşitlilik hızla yok oluyor.”

    Mercan resifleri yarı yarıya azaldı
    BM iklim değişikliği tahminlerine göre, 3 derecelik küresel ısınma sonucu karada yaşayan memelilerin yüzde 41’inde yarı yarıya habitat kaybı olabilir. Deniz Ataç şöyle devam etti: “Karasal iklime göre daha kırılgan olan denizel ekosistemlerde mercan resifleri iklim krizi ve çevresel kirlilik sebebiyle son 150 yılda neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Ayrıca 2 derecelik bir ısınmada, denizel biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan mercanların yüzde 99’unun yok olacağı öngörülüyor. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayınlanan 2023 tarihli 6’ncı Değerlendirme Raporu’nda; insan faaliyetlerinin dünya atmosferinin dengesini bozduğu, küresel ortalama sıcaklıkta artışa yol açtığı ve bu artışın da mevcut ekosistem dengesini bozarak canlı türlerinin büyük bir bölümünü tehdit ettiği kesin bir biçimde belirlendi.”

    180 ülke arasından 178’inci sırada
    Üç önemli bitki coğrafyası üzerinde bulunan nadir ülkelerden biri olan Türkiye’nin bir kıtanın sahip olduğu sayıda tür çeşitliliğini barındıracak kadar zengin olduğunu dile getiren Deniz Ataç; “3 bin 497’u endemik olmak üzere, 12 bine yakın bitki türüne ev sahipliği yapan Türkiye, tür zenginliğine paralel olarak, yaşam alanları yani habitat çeşitliliği açısından da Avrupa kıtasına kıyasla son derece eşsiz. Fakat Türkiye’de korunan alanların sayısı ve büyüklüğü ekosistem ve tür çeşitliliğiyle doğru orantılı değil. Korunan alanların ülke yüz ölçümüne oranı yaklaşık yüzde 8.69. Dahası, Türkiye’nin doğa koruma mevzuatında giderilmesi gereken eksikler ve yetki çatışmaları bulunuyor. Ülkemiz sahip olduğu yüksek çeşitliliğe ve korunan alanlarla ilgili son yıllardaki artışa rağmen dünya ölçeğinde biyolojik çeşitlilik ve habitat kategorisindeki sıralamada 180 ülke arasından 178’inci sırada yer alıyor. Bu durum, ülkemizdeki biyolojik çeşitliliği korumak için çok ciddi bir çaba gösterilmesi gerektiğini ortaya koyarken 2023 yılında 16’ncısı Antalya’da yapılması planlanan BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı Toplantısı bu konudaki ilk büyük adımın atılması için bir fırsat oluşturuyor” diye konuştu.

    “Her bir tüketimin doğaya yük olduğu unutulmamalı”
    Deniz Ataç şöyle devam etti: “Fosil yakıtların kullanımından vazgeçilmeli ve yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaştırılmalı. Arazi tahribatı engellenmeli, Arazi tahribatına karşı çok sıkı koruyucu tedbirler alınmalı. Tahrip olan arazilerde restorasyon çalışmaları yürütülmeli. Bu çalışmalara toplumsal katkı sağlayacak teşvikler sağlanmalı. Sürdürülebilir ormancılık, sürdürülebilir mera yönetimi ve tarım çalışmaları yaygınlaştırılmalı. Doğal türlerle ağaçlandırma ve erozyon kontrol çalışmaları yapılmalı, denizlerde aşırı avlanma önlenmeli, türlerin kaybına neden olan bitki toplama gibi faaliyetler kontrol altına alınmalı. Tüketim alışkanlıkları değiştirilmeli, her bir tüketimin doğaya yük olduğu unutulmamalı. Bugün doğada yarattığımız tahribat, gelecek kuşakların yaşamını kısıtlayacak kötü bir miras anlamına geliyor. Bu izleri ortadan kaldırmanın yolu, her bir canlının yaşadığı doğal ortamları korumak, tahrip edilen ekosistemleri restore etmek ve gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmaktan geçiyor.”

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu