YUKARI

Duyurular

Eklenme Tarihi: 26 Ocak 2021

Türkiye su fakiri olma yolunda ilerliyor

  • WWF- Türkiye, artan nüfusu ve büyüyen kentleri ile su sıkıntısıyla karşı karşıya olan ülkemizin, iklim değişikliğinin de etkisiyle su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekti.

    Bütün bilimsel veriler hem küresel ölçekte hem de Türkiye için su krizinin kapıda olduğunu ortaya koyuyor. Bugün iklim değişikliğinin etkilerini, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda, ortalama sıcaklıkların artması, yağışların azalması ve kuraklık şeklinde yaşıyoruz. Musluğumuzdan akan ve kolayca erişilebilir gördüğümüz suyun değerini ne yazık ki barajlardaki su seviyeleri alarm verdiğinde fark ediyoruz.
    WWF- Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu su risklerini paylaşmak amacıyla çevrimiçi bir toplantı düzenledi. Toplantıda karar vericiler, iş dünyası ve bireyler su kaynaklarına sahip çıkmaya davet edildi.

    Üç Van gölü büyüklüğünde alan işlevini yitirdi

    WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporuna göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya ekonomisini etkileyecek ilk beş riskin bulaşıcı hastalıklar, kitle imha silahları ile iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizini de kapsayan doğal kaynak krizi olduğunu belirtti. Bayar, ülkemizin su kaynaklarının da risk altında olduğuna dikkat çekerek, “Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken” dedi. İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunduğuna dikkat çeken Bayar şöyle devam etti: “Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı göz ardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli ele almak zorundayız.”

    Türkiye’den 10 şehir listede

    WWF-Türkiye, Ege Bölgesi’ne hayat veren Büyük Menderes nehrinde kritik seviyeye ulaşan kirliliğin önüne geçmek için su sorununu doğayı koruma açısından ele alan bir dönüşüm hareketi yürütüyor. Bugün incirimizin yüzde 61’i, zeytinimizin yüzde 28’i ve pamuğumuzun yüzde 14’ü, Büyük Menderes’in suladığı Aydın’dan geliyor. Ancak yıllık 1.7 milyar metreküplük su potansiyeli ile Büyük Menderes, ‘su riski taşıyan havza’ kategorisinde. Yüzyılın sonuna doğru havza sularının yüzde 50 azalması öngörülüyor. Bunun yanı sıra hızla kirlenen suyun kalitesi de düşüyor. Büyük Menderes örneğinden hareketle Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu su risklerine dikkat çekilen toplantıda, nehrin zorlu yolculuğu üzerinden su kaynaklarımızın durumuna ayna tutuldu.
    WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil insan için de yaşam kaynağı olduğunu hatırlattı. Orr, WWF'in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi (WWF Water Risk Filter) çalışmasına göre; küresel ölçekte su riski yüksek şehirler arasında Türkiye'den 10 şehrin yer aldığını vurguladı.

    ‘Suyumuz için seferberlik zamanı’

    WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, Türkiye’de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunun altını çizdi. Pasinli, “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı. Doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak; tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçerek; sanayide suyu kirletmeden verimli kullanarak; temiz üretim yatırımlarını teşvik ederek; jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçerek; denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımını benimseyerek; kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önleyerek; evlerimizde her damlayı tasarruf ederek, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz” dedi. Pasinli, Büyük Menderes’in zorlu yolculuğu ile tüm ülkeye seslendiklerini belirtti: “Doğayı Koru, Suyuna Sahip Çık Türkiye.”

    Büyük Menderes ilham olacak

    Büyük Menderes Havzası’nda su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yürütülen çalışmalara değinen WWF-Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Kıdemli Uzmanı Eren Atak ise hedeflerinin havzada doğayı korurken suyun daha verimli kullanıldığı yöntemlere geçişi sağlamak olduğunu söyledi. Atak, “Yağmur suyu hasadından tarımda verimli sulama yöntemlerine, sanayide temiz üretim uygulamalarından, doğayı koruma çalışmalarına kadar işbirliği ortaklarımızla birlikte attığımız adımlarla Türkiye’nin diğer akarsu havzalarına ilham verecek bir çabanın içindeyiz” dedi.

    Toplumun tüm kesimleri su koruyucusu olmalı
    Büyük Menderes Nehri’nin, İç Ege’deki kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar hikâyesini anlatan; SuyunYolculuğu (https://www.youtube.com/watch?v=lu2Rria8ovo) adlı belgesel filmin de gösterildiği toplantıda, ‘Su Biterse Herkes Susar’ kampanyası tanıtılarak toplumun bütün kesimleri ‘Su Koruyucusu’ olmaya davet edildi. Çağlar boyu büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan havzanın can suyu Büyük Menderes Nehri’nin uzun ve zorlu yolculuğu http://suyunyolculugu.org.tr/ adresinden adım adım izlenebilecek.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu