6 Ağustos 2007 - Akşam
TEMA’nın ‘Suyunu Boşa Harcama’ Kampanyası Koordinatörü Yeşim Beyla’ya göre suyu hep yukarıdan, yağmur olarak bekliyoruz. Oysa yer altı suları da çok önemli. Bu sularının doğru kullanılmadığını, her önüne gelenin derin kuyu açtığını söyleyen Beyla, ‘susuzluğun ana nedeni söylendiği gibi küresel ısınma değil, suyu kullanmayı bilmememiz’ diyor
Susuzluktan kırılıyoruz. Bir yandan sıcak, bir yandan da kuraklıkla boğuşurken, elektrik kesintisi de beraberinde geldi. Sanki bir cehennem simulasyonunun içindeyiz. Suçluyu da bulduk: Küresel ısınma. Felaketin yükünü ona yükledik, rahatladık.
Peki gerçekten sorumlu küresel ısınma mı? Yoksa biz mi bir yerlerde yanlış yaptık?
Bu hafta son günlerin en popüler konusu olan susuzluğu mercek altına aldık. Cuma günü, Tema Vakfı’nın İstanbul’daki ofisinde “Suyu Boşa Harcama” Kampanyası Koordinatörü ve Kaynak Geliştirme - Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Yeşim Beyla ile sıkıntının nedenlerini ve kampanyanın getirilerini konuştuk. Röportajın ardından da Kanyon’da devam eden ve susuzluğa dikkat çeken inek sergisini gezdik
“Susuzluğun sebebi küresel ısınma değil, suyu kullanmayı bilmemek” diyen Beyla’ya göre küresel ısınmayı lehimize çevirmek mümkün. Bu sayede güneş enerjisinden faydalanabilir, elektrik üretebiliriz. Susuzluğu çözmek için de yer altı kaynaklarını doğru kullanmalı, su yukarıdan gelir düşüncesini bir kenara bırakmalıyız. Beyla “Su bir doğal varlıktır, su çerçevesi yasası tüm gelişmiş ülkelerde var, bizde ise hâlâ yok” diyor ve akarsuların özelleştirilmesine sert bir dille karşı çıkıyor:
“Akarsular devlet denetiminde olmalı. Özele geçerse sahiplerin çıkarlarına hizmet eder. Böyle bir uygulama dünyada yok!”
Su sorunu ciddi boyutlara ulaşınca her yer TEMA’nın afişleri ile donatıldı. İstanbul’da tüm üst geçitlere, köprülere astığınız afişlerle “nasıl su tasarrufu yaparız”ın yollarını gösteriyorsunuz. Su tasarrufu sağlandı mı?
Biz “Suyunu Boşa Harcama” kampanyasını nisanda hazırladık. Bir aydır da belediye bizimle birlikte. Kentin her yerine afiş astılar. Bu bir ay içinde İstanbul’a verilen su miktarında yüzde 10 düşüş oldu. Şimdi projeyi keşke beş-altı ay önce başlatsaydık diyoruz.
Bu proje sadece tasarrufa yönelik ama kaynak kısıtlı...
Bizim tespitimize göre suyun yüzde 8’i evlerde tüketiliyor. Biz de evleri bilinçlendirmek istedik. Zaten elimizde siyasi güç yok, maddi büyük bir güç de yok.
Yağmur duasına da çıkamazsınız!
Tabii, o iş bizim işimiz değil: biz de insanları uyarmak istedik. Bonn Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayı somutlaştırdık ve beş formül geliştirdik.
Bu formüller şu an İstanbul’da asılı olanlar değil mi?
Evet. 1- sebze-meyveleri akan suda yıkama: 18 ton tasarruf , 2- diş fırçalarken, tıraş olurken muslukları kapat: 48 ton tasarruf, 3- Bulaşıkları elde değil bulaşık makinesinde yıka, 26-40 ton tasarruf, 4- Tuvalette sifonu gereksiz çekme: 18 ton tasarruf ve 5- Bir dakika daha kısa duş al: 18 ton tasarruf.
Yani bu önlemler alınırsa yılda toplam yaklaşık 140 ton su tasarrufu sağlanıyor.
Kampanya yalnızca İstanbul ile mi sınırlı?
Şu an için evet ama Ankara ve İzmir Belediyeleri ile görüşüyoruz. Amacımız bunu yerel yönetimlerle birlikte her yere ulaştırmak.
TÜRKİYE SU ZENGİNİ DEĞİL
Bu günlere nasıl gelindi? Biz kendimizi su zengini bilirdik. Kandırıldık mı, hazıra dağ mı dayanmadı?
Biz öyle su zengini bir ülke filan değiliz. Kendimizi su zengini gören su fakiri bir ülkeyiz.
Etrafımızdaki denizler mi kandırıyor bizi? Onları kullanılır hale dönüştüremez miyiz Dubai’deki gibi?
Evet, çevremizin denizle kaplı olması bizde bol su imajı yaratıyor. Ama deniz suyundan içme suyu elde etmek çok pahalı ve zahmetli bir iş. Ortadoğu’daki petrol zengini ülkeler yapıyor ama bizim böyle bir sistemi kaldıracak yapımız yok. Bu günlere nasıl gelindi... Yanlış tarımla, yer altı sularını kullanmayı bilmemekle...
Ne gibi yanlışlıklar yapıldı tarımda?
İlk eksik mera kanunuydu. Çiftçiler meraları istedikleri gibi kullanabiliyorlardı. Bizim çalışmalarımız sonucu mera kanunu hazırlandı ve meclisten geçti. Arkasından toprakların korunmasına yönelik toprak yasasını geçirdik Meclis’ten. Bir üçüncü adım da suydu. Su Türkiye’de doğal bir kaynak olarak kabul ediliyor ama doğal bir varlık olarak kabul edilmiyor.
Nedir aradaki fark?
Doğal varlık olunca kullanımına sınırlama getiriliyor. Bir değer olarak kabul edilip, kullanımı düzenleniyor. Oysa bizde köylünün sınırsız su kullanma hakkı var. Suyun bir yönetimi yok. Anayasa maddesi ile ormanlar gibi kullanımı güvence altına alınmamış. Dolayısıyla herkes istediği gibi su kullanıyor, istediği yere baraj yapıyor...
Gelişmiş ülkelerde durum nasıl?
Hepsinde su çerçeve yasası var. Zaten AB sürecinde bizi en çok ilgilendiren konulardan biri bu. Bir çok su bizim topraklarımızda doğuyor ama kullanımına ilişkin bir yasamız yok.
********
Kuraklığın en büyük nedeni çerçeve yasasının olmaması
Akarsuların kullanımının düzenlenmemiş olmasının bugünkü kuraklık üzerindeki etkisi ne?
Tek nedeni bu. Biz başından çiftçiye suyun doğal bir varlık olduğunu öğretseydik bugün tablo çok farklı olurdu. Su olmayan yerde çok fazla su isteyen bitki yetiştirdik. Konya Ovası’na şeker pancarı ektik. Olacak şey değil!
Ancak genel kanı bugünkü susuzluğun nedeninin küresel ısınma olduğu yönünde.
Hayır, değil. Bu güne hiçbir şekilde küresel ısınma sebebiyle gelmedik. Sularımızı varlık olarak kabul etmediğimi için, bir gün kuruyabileceklerini düşünmediğimiz için geldik.
Uzun zamandır Türkiye’de yeterli yağış yok. Suyu akıllıca kullansaydık yağış olmadığı halde susuzluk çekmez miydik?
Çekmezdik tabii. Derin kuyu açarak çok fazla suyu tükettik. Derin kuyu yer altı su kaynaklarını yukarı çekmek demek. Oysa yeraltı suları verimli şekilde dolmalıydı ve o sular akarsulara gitmeliydi. Akarsu o zaman kendini aşağıdan besleyecekti. Biz genelde suyu yukarıdan, yağmur olarak bekliyoruz ama aşağından da beslenir sular.
Bizde su hava muamelesi görüyor.
Aynen öyle. Ekmek elden, su gölden zihniyeti.
EN BAŞARILI ÜLKE İSRAİL
Suyu kıt olan Ortadoğu’da durum nasıl?
İsrail’i ayrı tutmak lazım. Suyu en iyi yöneten ülke o. Suyu hiç yok ama yemyeşil.
Yer altı kaynaklarını mı iyi kullanıyor?
Evet. Bir de tarımda damlama sulama yöntemi kullanıyor. Bitkini doğrudan köküne su veriyor. İsrail dışındaki ülkelerde durum kötü ama onlar susuzluğa alışık ülkeler. Ekonomileri buna göre şekillenmiş.
AKARSU OZELLESTiRiLMESi OLMAZ
Son günlerde konuşulan bir konu da akarsuların özelleştirilmesi. Bir çözüm olabilir mi?
Hayır, akarsuların yönetimi devlette olmalı. Aksi takdirde onu alan kişi ya da kurumun tekeline girer.
Peki nehirlerin taşınması nasıl bir yöntem?
Nehirler eko sistemin bir parçasıdır. Siz o nehri alınca bir kere o sistemi değiştiriyorsunuz. Böyle bir günden ötekine akarsu taşınmaz. Dünyada yok bir örneği! Gelişmiş ülkelerde bunu planlıyorlar, yavaş yavaş gerekli altyapıyı oluşturuyorlar. Oysa biz sıkıntı başladıktan sonra bir anda suyu taşımak istiyoruz.
İŞYERİNDE YAPILACAKLAR
Çay ocakları bardakları bulaşık makinesinde yıkamalı
Enerji tasarrufu ampulleri kullanılmalı
Sifonun içinde bir pet şişe konmalı
Bilgisayarlar stand-by’da tutulmamalı
Dönüşebilir kağıt kullanılmalı
Detay için www.suyunubosaharcama.org 'a bakılmalı.
TERLEMEK İÇİN DEĞİL ELEKTRİK İÇİN GÜNEŞ
Susuzlukla bağlantılı bir de elektrik problemi başladı.
Her sorun birbirine bağlı. Oysa küresel ısınma diye şikayet ettiğimiz olgu bize çok kıymetli bir şey olan güneş enerjisi veriyor. Biz güneşi terlemek için kullanıyoruz oysa ondan elektrik üretebiliriz. Gelişmiş ülkelerde evler elektriklerini kendileri üretiyorlar.
Nasıl bir sistemle?
Çift sayaçlı sistem denen bir sistem var. Siz evde güneşten elektrik üretip sisteme veriyorsunuz, istediğiniz zaman o elektriği sistemden alabiliyorsunuz.
15 YILLIK MÜCADELE
TEMA 11 Eylül 1992’de Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit tarafından kuruldu. Kuruluş amacı erozyonun boyutlarını anlatmak olan vakıf zamanla tarım, toprak yasası ve susuzluk konuları ile de ilgilenmeye, insanları ağaç dikimine teşvik etmeye ve çevre konusunda bilinçlendirmeye başladı. Bu gün TEMA doğal varlıkların, toprağın ve doğal örtünün korunması, erozyonla mücadele, biyoçeşitlilik ve çölleşme üzerine çalışıyor. 325 bin kayıtlı gönüllüsü, 555 gönüllü temsilcisi ve Almanya ve Hollanda’da şubeleri var.
Nagehan Alçı
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=86756,12
COP29, iklim krizine karşı verilen sözlerin ötesine geçip, bu taahhütlerin nasıl finanse ve için...
Kara Rapor 2024’e göre, Türkiye’de nüfusun %92’sinden fazlası Dünya Sağlık Örgütü standartlarının...
2040'a kadar sera gazı emisyonlarını %90 azaltmayı hedefleyen AB, iklim değişikliğiyle küresel öncü...
Erasmus AI, iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlamak amacıyla geliştirilen ve bu alanda ilk...
İklim dengesi için okyanus akıntısının çöküş riskini azaltmak adına karbon salımını azaltmalı,...
Japonya'nın en yüksek zirvesi Fuji Dağı, iklim değişikliğinin etkisiyle bu yıl karla kaplanmadan en...
Araştırmalara göre, 2023’te kara ekosistemleri neredeyse hiç karbon emmedi ve bu çöküş, küresel çok...
TSKB, depremden etkilenen firmaların yeşil yatırımlarını desteklemek...
TSKB, Hollanda merkezli bağımsız veri şirketi Equileap tarafından yer...
Çevre için 5 basit öneri
Çevreci yaklaşımlar sayesinde dünyanın daha iyi bir yer halini alması mümkün.
Daha iyi bir dünya için yapay zekâ
Çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakabilmek için teknolojiden nasıl yararlanırız?
Enerji Verimliliği
Enerji verimliliği projelerini destekleyerek dünyanın geleceğine yatırım yapıyoruz.
Kutup ayılarının nesli tükeniyor mu?
Kuzey Kutbu'nda deniz buzlarının hızla erimesi, kutup ayılarının neslinin 80 yıl içinde tükenmesine yol açabilir.
"cevreciyiz.com Türkiye’nin sürdürülebilir bankası TSKB tarafından desteklenmektedir. "
Copyright © 2013