YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 08 Haziran 2009

Karadeniz'in Dereleri Ağız "Su"landırıyor

  • Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu Basın Açıklaması

    Karadeniz bir süredir bazı kesimlerin ağzını “su”landırmaktadır. Özellikle de susuz yaz günlerinde plansız büyük kentlerin su sorunu çektiğinde, hemen peşinden Karadeniz’in su havzaları ve yağışı ile ilgili haberler gelmektedir.

    Büyük illerin, artık bulundukları havzalardan değil, daha uzak havzalardan beslenmeye başladığı, besleneceği havzaların sayısını da arttırmaya başladığı bilinmektedir.

    İşte tam da böyle bir ortamda Hidro Elektrik Santralleri (HES) projeleri Karadeniz’in suyunu sıkıp elektrik çıkarmak için geldi ve tüm bölgenin gündemine oturdu.

    Yaklaşık 419 HES projesi Doğu Karadeniz’in damarlarına projelendirildi. Bu süreçte;

    • DSİ’nin Bağlı olduğu Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kuruluş kanununun 9/k maddesi gereğince Doğu Karadeniz’de havza planlaması yapılmadan HES planlaması yapıldı.
    • Su Çerçeve Direktifi gereği yapılması gereken Havza Entegre Yönetim Planları yapılmadan HES inşaatları başlatıldı.
    • Dereler öldürmeyecek ama can çekiştirecek olduğu adından da belli olan, elektrik çarpmış derelerin dudağına pamukla sürüleceği anlaşılan “can suları”nın hidroelektrik santral inşaatları bittikten sonra denetlenmesi  ve kontrolünün yapılmasının şartları ortaya net olarak konulmadı.
    • Dere yatağındaki balıkların   yavrulama   döneminde   nehir   akışının   ters istikametinde  yüzmelerini  sağlayacak  balık  geçitleri  HES  projelerinde  ve şartnamelerinde   zorunlu   tutulmasına   rağmen   uygulanmadı.
    • Herhangi bir kontrol ve denetime tabi olmayan HES’lerin kazı malzemeleri, dere yataklarına boşaltıldı.
    • HES inşaatları nedeniyle kesilen onbinlerce ağacın yanı sıra elektrik nakil hatları imalatı sırasında da milyonlarca ağacın kesileceğinden ve bu hatların doğal yaşam alanlarında oluşturacağı Elektromanyetik kirlilikten hiçbir ÇED raporunda bahsedilmedi.
    • HES’lerin Karadeniz deltalarına akan Alüvyon akışını nasıl olumsuz etkileyeceği ve bu sürecin ekosisteme ne getireceği tartışılmadı.
    • “Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin” 29 ncu maddesi gereği HES ihalesini alan firmalar dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi, su havzasını korumak için köylünün hayvanına dereden su içirmesine bile izin vermeyebileceği bir yetki ile donatıldı.

    Günümüzde, dünya havza yönetimi planları yaparken, bizler derelerimizi elektrik üretmek için birbirine bağlıyoruz.  Doğa ile oyuncak oynar gibi oynuyoruz. Bir kuklanın kolu gibi bir derenin kolunu kaldırıp başka bir derenin omzuna atıyoruz. Tüm canlıların ana besini olan suya bir yaşam kaynağı olarak değil bir enerji kaynağı ve para kazanma aracı olarak bakıyoruz.

    Doğu Karadeniz'de öylesine HES’ler var ki dereler 9 km ile 20 km arasında susuz bırakılıyor. Can suyu ile can çekişmesi için enerji uğruna derelerin suyu çalınıyor. Bu sudaki azalışın o havzanın nem oranına ve dolayısı ile bitki örtüsü üzerinde yapacağı değişiklik hiç düşünülmüyor.

    Peki dereler ile gelen suyun yarattığı, beslediği havza ekosistemini veya derelerin aktığı Karadeniz ekosistemini geri kazanmak için kaç Watt enerjiye ihtiyacımız var. Enerji birimleri ile bunu yapabilir miyiz ki suyumuzun değerini enerji birimleri ile ölçüyoruz?

    Ayrıca şehirlerin içme suyu deposu olarak planlanan barajların HES’e çevrilerek özel şirketlere verilmesi de dikkat çekicidir. Nüfusu yüzbini geçen yerleşim yerlerine bilindiği gibi DSİ baraj yapabilmektedir. Böylece suyu kullanım hakkını bir kere satın almış olan firmalar yapılacak barajlardan sonra şehir şebekelerine içme suyu satabileceklerdir.

    Yine HES firmalarının suyu Karadeniz dışındaki susuz bölgelere taşımak için planlar yaptığı da bilinmektedir.

    Böylesine bir ortamda, havzalara su politikası açısından değil de sadece enerji politikaları ölçeğinde bakılmasını kınıyoruz.

    Son dönemde kamu,  tüm alanlardan tasfiye edildiği gibi,  su kaynaklarının yönetiminden de tasfiye edilmektedir.  Siyasi iktidar genel ekonomik ve politik yaklaşımına uygun olarak, suyun özelleştirilmesinin de önünü HES ‘ler ile açmıştır. “Sularımızı boşa akıtmıyoruz” diyerek başlatılan HES projelerinin akıbeti belirsiz olup, kamu acilen plansız ve denetimsiz ilerleyen proje inşaatlarını denetime almalıdır.

    KarDoğa’nın  itirazı,  kamunun  projelerin  her  aşamasında ciddi  bir  şekilde  denetimi  sağlanmaması,  memba  ve  mansap  su  haklarına  önem  vermemesi, doğaya,  çevreye,  sosyal yapıya zarar veren HES’lere izin verilmesinedir.

    Enerji ülke kalkınması için elbette büyük bir gereksinim. Enerji ihtiyacımızı karşılamak için zengin alternatif kaynakları bulunan ülkemizde olağanüstü kaynak değerlerine sahip olan havzaların dokunulmadan bırakılmaları gene bu ülkenin kalkınmasına, sahip olduğu biyolojik zenginliklere hizmet etmeyecek midir? İlaç hammaddesinden sağlıklı hava, temiz içme suyu sağlamalarına kadar yüzlerce fonksiyonu insanlığa sunan doğal alanların hangi çeşidi enerjiden daha az önemlidir?

    KarDoğa, HES’lerin kamu eliyle yapılmasını savunmakta, özelleştirilme adı altında sularımızın talan edilmesine,  ulusal ve uluslararası sermaye gruplarına peşkeş çekilmesine karşı çıkmaktadır.

    KarDoğa, Yöre halkına da elektrik sağlayacak mikro hidroelektrik santrallerin de bölge açısından değerlendirilmesini ve bu konuda merkezi planlama yapılmasını, son derece kontrolsüz ilerleyen HES sürecinin Entegre Havza Yönetim planlamaları yapılana kadar durdurulmasını ve plansız-denetimsiz ilerleyen HES inşaatlarının bir an önce denetim altına alınmasını dilemektedir.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu