YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 18 Temmuz 2008

Su Savaşları Başlıyor

  • 16.07.2008 NTVMSNBC

    İSTANBUL - İstanbul’da musluktan pis kokulu su aktı. Ankara’nın suyu pis, İzmir’inki arsenikli. Kuraklık ve susuzluk tarımı vurdu, açlık kapıda. Çiftçi borcunu kışı hapiste geçirerek ödemek için torpil arıyor. Buna karşı akarsuların özelleştirilmesi gündemde. NTVMSNBC su dosyasını açıyor.

    Birleşmiş Milletler “Su, insan hakkıdır” diyor ama, Türkiye’de suyun arsenikli ya da pis olması bir yana, musluktan akması bile mucize sayılıyor. Öte yandan “paketlenmiş su pazarı” hızla büyüyor. Devlet kamu hizmeti olarak vatandaşın musluğundan akıtacak su bulamazken, örneğin milyonlarca lira harcanarak İstanbul’a getirilmesi planlanan Melen suyunun “buharlaştığı” açıklanırken, özel şirketler kaynağı buluyor ve devletten kiralayıp, paketleyip satıyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler akarsuların da özelleştirilmesinin gündemde olduğunu açıkladı. 2009 mart ayında İstanbul’da yapılacak Dünya Su Forumu’nun konusu “suyun özelleştirilmesi.” Bolivya ve Hindistan örneklerin suyun özelleştirilmesinin vahim sonuçlarını gösteriyor. Bolivya’da suyu özelleştiren devlet, halkın yağmur suyu biriktirmesini bile yasakladı. Hindistan’daki suyun sahibi de akarsuyu polis gücüyle koruyor, “su hırsızlarına” karşı. Bir yanda susuzluk, diğer yanda “özel su”...

    Dünyada insanların yüzde 5’i paketlenmiş su kullanıyor. Türkiye’deki paketlenmiş su pazarının 2008 bütçesinin 10 milyar litreye ulaşacağı, mali boyutunun 1 milyar 300 milyon YTL olacağı belirtiliyor. Günde 400 bin damacana suyun tüketildiği İstanbul ise, su pazarının yüzde 80’ini oluşturuyor.

    Türkiye’de paketlenmiş su pazarı her yıl yüzde 10 büyüyor. 300’e yakın damacana, 100’den fazla pet şişe üreticisi var. Pazar payı Nestle’nin yüzde 29, Coca Cola’nın 18.4, Danone’nin 10.5, Yaşar Holding’in 13.7, Aytaç’ın 14.3. Piyasanın yüzde 70’i ise yabancı şirketlerin...

    Su kaynakları kiralanıyor

    Su şirketleri, su kaynağını işletmek için devletten “işletme ruhsatı” almak için başvuruyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, su kaynağının bulunduğu bölge orman alanı içindeyse Orman Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ayrı ayrı onay verdikten sonra, Maliye Bakanlığı’na parası yatırılıp su kaynağı kiralanıyor.

    500 litre/saniyenin üstündeki kaynaklar Devlet Su İşleri envanterinde yer alıyor. 500 litre/saniyenin altındaki kaynaklar Devlet Su İşleri’nin envanterinde olmadığı için, kişi veya şirketler kendileri “kaynak” bulup, bu kaynağı Maliye Bakanlığı’ndan kiralıyorlar. Kaynağın etrafına şişeleme tesisi yapılıyor, Sağlık Bakanlığı da “kaynağında örnek alma” (sample) yöntemiyle denetim yapıyor.

    Paketlenmiş su sektörü dünyada da hızla büyüyor ve özellikle azgelişmiş ülkelerde buna ek olarak akarsular da özelleştiriliyor. “Özel su”, kuraklık ve susuzluk sorunu karşısında çözüm mü, yoksa sorunun daha da büyümesine mi yol açacak? NTVMSNBC’nin konuştuğu uzmanlar, paketlenmiş suyun kısıtlanamayacağını, parası olanın “su” alabilmesinin önüne geçilemeyeceğini söylüyor, ama devletin üzerine düşen görevleri hatırlatıyorlar.

    Ankara'da çeşmeden birinci sınıf su akardı

    Su Stratejileri Uzmanı Dursun Yıldız, Çevre ve Orman Bakanı’nın “7 şehirde çok büyük oranda acil su temini ihtiyacı” açıklamasından sonra, paketlenmiş su sektörünün daha da büyüyeceğini söylüyor. “3 sene önce Ankara’nın çeşmelerinden birinci sınıf su akardı. Şu anda akan su, yapılan analizlere göre, ikinci sınıf su” diyen Yıldız, bu suyu içmek istemeyenlerin de hızla büyüyen “paketlenmiş su” almaya başladığını anlatıyor. Halkın hazır su almaya yönlendirildiğini söyleyen Yıldız, talep hızla artınca, denetim zaafının da büyük bir sorun olarak ortaya çıktığına dikkat çekiyor.

    Belçika'da su anayasal hak

    Suyun bir insan hakkı olduğunu vurgulayan Yıldız, Belçika gibi bazı ülkelerde bu hakkın anayasada yer aldığını, her insanın yaşayabilecek oranda suya sahip olmasının anayasal garanti altına alındığını söyledi. Türkiye’nin de bu hakkı tanıması gerektiğini vurgulayan Dursun Yıldız, NTVMSNBC’ye şunları söyledi:

    “Suyu bir insanın yaşaması için doğal ve vazgeçilmez bir hak olarak ele alırsak, bir insanı bundan mahrum bırakmanın mümkün olmadığını düşünmek zorundayız. Su, sosyal devlet anlayışıyla, alabildiğince düşük bir fiyatlandırmayla toplumun tüm kesimlerine sunulması gereken bir kamu hizmetidir. Eğer bunu bu hizmet anlayışının dışına çıkartıp ticarileştirirseniz, bu kısır döngüyü daha da genişletirsiniz.

    Ayşe Teyze ne yapacak?

    Yapılması gerek, su konusuna kamu hizmeti yönetimi anlayışıyla bakmak. Çünkü bu kadar yaşamsal olan bir doğal kaynağı ticari alana koyup da bunun üzerinden kâr etme sistemi, birçok kişinin suya ulaşma hakkını engelleyebilir. Yani şu anda olduğu gibi. Açıkça soruyorum, eşinden kalan 300 YTL maaşla Ayşe Teyze gecekonduda nasıl geçinecek? Bu paranın yüzde 20’sini suya nasıl yatıracak? En azından Ayşe Teyze’ye içmesi ve kullanması için sürekli ve güvenilir su sağlama zorunluluğu olmalı. Belçika gibi bazı ülkeler suyun bir insan hakkı olduğunu ve her insanın yaşayabilecek oranda suya sahip olması gerektiğini anayasalarına koyuyorlar. Biz de Türkiye’de hazırlanan Su Yasa Tasarısı’na suyun bir insan hakkı olduğunu koymak ve gereğini yapmak zorundayız. Türkiye’deki su yönetimi, geçmişteki merkezi yapılanma sistemiyle bugünkü yerelleşme arasında bir yere sıkıştı. Bu sıkışmışlıktan kaynaklanan idari, teknik, planlama, inşaat ve yatırım açısından sorunlar yaşıyor.”

    Su Yasası neden çıkmıyor?

    DSİ’nin eski hukuk müşavirlerinden Özdemir Özbay, paketlenmiş su sektörünün büyümesinin kentlerdeki içme suyu sorununa çözüm olmadığının altını çiziyor. Su yönetiminin üniter olması gerektiğini vurgulayan Özbay, eskiden kamuya ait suyun tek merkezden, Devlet Su İşleri’nden yönetildiğini, oysa şimdi yerel yönetimlere bağlandığını söylüyor ve sorunun burada başladığını belirtiyor. 2006 yılı başında AB direktifleri ve 11 ülkenin su kanunları dikkate alınarak hazırlanan Su Yasası Tasarısı’nın, 2006 sonunda yürürlüğe geçirileceği sözü verildiğini hatırlatan Özbay, ancak tasarının Enerji Bakanlığı’ndan öteye geçemediğini, bunun anlaşılabilir olmadığını söylüyor.

    Melen'in suyu nasıl buharlaşıyor?

    Susuzluk sorunu büyüdükçe, yerel yönetimler arasında su savaşı başladı. İstanbul ve Kocaeli büyükşehir belediyeleri arasında Sapanca’nın suyu için başlayan kavga, mahkemede. İstanbul, Melen’in suyunu getirmek için proje hazırlayıp milyonlarca dolar harcadı. Ama bir “talihsizlik” oldu. Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, Melen’in kuruduğunu, barajlardaki suyun buharlaştığını söyleyip “Tehlikeli çizgideyiz” açıklaması yaptı. Oysa Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık’a göre bu durum “kader” değil; barajdaki suyun buharlaşması tüm dünyada karşılaşılan bir sorun ve çaresi de var. Atalık, dünyada buharlaşmayı önlemek için, suyun üzerine solüsyon konduğunu ya da yüzer cisimler koyduğunu söylüyor, Melen için bu yöntemin düşünülememiş olması nedeniyle şaşkınlığını gizlemiyor.

    Çiftçi borç karşılığı hapis cezası için torpil arıyor

    Mayıs ayında yap-işlet-devret ile DSİ’nin kimi görevlerinin değiştirilmesi hakkında bir kanun çıktı. Kanun sulama yatırımları ile ilgili borçların tahsiline ilişkin. Atalık’a göre, bu kanunla sulama işi artık özel şirketlere verilecek. Enerji Bakanı’nın söylediği gibi akarsular da özelleştirilirse, şirket, tarlaya su saati takacak. Oysa bugün borcunu ödeyemeyen çiftçi, kış aylarında cezaevine girmek için torpil arıyor. Şimdi bir de su parası çıkınca, altından kalkamayacak.

    Ve Dünya Su Konseyi İstanbul’a geliyor

    2009 mart ayında, Dünya Su Konseyi üyeleri, önemli kararlar için İstanbul’a geliyor. 5. Dünya Su Forumu, İstanbul’da toplanacak. Türkiye, Forum organizasyonuna katılım anlaşmasını, TBMM’den şubat ayı başında çıkan kanunla onayladı. Ve Türkiye’deki Dünya Su Forumu toplantısının gündemi suyun özelleştirilmesi. Suyun artık çokuluslu şirketlerin eline geçeceğini, su savaşlarının başladığını söyleyen Atalık, Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon’un şu sözlerine dikkat çekiyor: “İnsanlar su faturasına cep telefonu kadar ödeme yapmaya razı olursa hiçbir sıkıntı kalmayacak. İnsanlar cep telefonu kullanmadan da yaşabilirler, ama su kullanmadan yaşayamazlar. Arabaların vergilerine harcadığımız vergilerin yüzde 5’ini suya harcamazsak su sorununu çözemeyiz.”

    http://www.ntvmsnbc.com/news/453312.asp
        

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu