YUKARI

Yazarlarımız

Yazar: Cem Orkun Kıraç | Eklenme Tarihi: 01 Nisan 2010

Yunuslar ve Halkalar... Şu İnsanların Yunuslara Yaptıkları Reva Mı?

  • İyi hatırlıyorum, 2008 senesinde basit bir e-posta duygularımı müthiş depreştirmişti. Duygu boyutu, mesajdan çok ekindeki videodaydı aslında.

    4-5 defa arka arkaya izledim kısacık video görüntüsünü. İzleyen herkesin etkileneceğinden eminim; oldukça büyük bir akvaryumda, (muhtemelen bir dolfinaryum!) birkaç tane şişeburunlu yunus, dev camekandan kendilerini sualtında izleyen insanlara kendi iç dünyalarını ve zekalarını yansıtıyor; yüzeyden ciğerlerine aldıkları havanın bir kısımını su altında küçük bir hava kabarcığı halkası olarak bırakıyorlar. Sonra burunlarının ucunda yavaşça ilerleyen halkayı takip etmeye başlıyorlar. Halka yavaş yavaş büyüyerek yunusların önünde ilerlerken burunlarının ucuyla nazikçe dokunarak kocaman olmuş halkadan küçük bir parça ayırıyor, bu defa koparak ilerleyen küçük halkayı takip ediyorlar… Halka tekrar büyüyor ve yine bir parça kopararak yavru bir halka daha yapıyorlar. Acelesiz, sakin hareketlerle büyüyen halkanın içinden geçip tam kuyruk hizasındayken küçük bir arka yüzgeç darbesi ile halkayı bozuyorlar… Bazen de, muzipçe son kabarcık halkasını suda yutuyorlar…

    Aslında gösteri gibi gelebilir bu hareketler. Ama ben öyle algılamadım; yunuslar gösteri olsun diye yapmıyorlardı bunları. Tamamen, o anda kendi iç dünyalarında ne yaşıyorlarsa o şekilde hareket ediyorlardı. Muhtemelen de can sıkıntısı var işin içinde. Ama can sıkıntısını gösteren davranışlarında bile zeka kendini belli ediyor. Çocukça bir oyun belki, ama üstün bir zeka ve kabiliyetin yansıması.

    Benim o anda ne hissettiğime gelince; daha ilk seyirde, filmin ortasında, önce içimi büyük bir sevgi kapladı. Hüzünle karışık bir sevgi. Hemen birkaç saniye sonra ise olanca büyüklükte bir acı hissettim yüreğimde…

    Bu zeki, güzelim, naif canlılara nasıl kıyabiliyordu insanoğlu??
    Derin bir acıdan sıyrılarak anlamaya çalışıyorum, ancak bunu anlamakta gerçekten çok güçlük çekiyorum.

  • Balina ve yunus avcılığına inatla devam eden Japonya ve Norveç’in, bu ülkeleri “komisyonlarda” destekleyen diğer ülkelerin temsilcilerinde bir parça da olsa insanlık kalmış olsa katliama yasal yollar açmazlardı dedim kendi kendime. Ya da gösteri yunuslarını canlı canlı, özgür balinaları büyük zıpkın toplarıyla kan revan içinde avlayan tüccarlar. Demek ki o bir parça insanlık kırıntısının izi kalmamış gelişmiş zannettiğimiz o toplumlarda.



    Yunus, balina eti yiyenler, zorla yunuslara havuzlarda şaklabanlık yaptıranlar, bir haftalık bebek fokların kürkünü giyenler...
    Beynini çalıştırmayan, vicdanı ve duyguları olmayan, sanki sinirleri alınmış insan müsveddeleri...

    Kısa videonun sonunda ise hızlıca başka düşünceler akıverdi kafamdan.

    Tüm dünyadaki büyüklü küçüklü dernekler, vakıflar, Greenpeace, Sea Sheppard, WWF, IFAW ve daha bir sürüsü, milyonlarca imza, ayrıca Brigitte Bardot, Sting, U2 gibi ünlüler bile doğa için aynı ruhta birleştikleri halde deniz memelilerinin katliamlarını durduramıyorlarsa, topyekün güçleri yetmiyorsa...
    Demek ki biz korumacılar, katliamcılar karşısında başarısızız.
    Sonuca bakmak lazım...
    Başaramıyoruz.
    Evet… Bu güzelim, masum, suçu günahı olmayan nadir canlıları koruyamıyoruz.



  • Bu yazıdaki kavramlar ve tartıştığım konu bana yeni değil. Türkiye’de de yeni olmadığını biliyorum. Az çok dünyayı takip eden herkes bunların farkında elbette. Benimki, e-postama gelen video görüntülerindeki yunusların çocukca oyunlarının depreştirdiği duygu kabarması. Başka birşey değil.

    Masumiyet, güzellik ve kırılganlık kavramları bu kadar bariz görünüyorken, yunusları, balinaları, fokları, deniz kaplumbağalarını ve hatta köpekbalıklarını koruyamıyor isek, gelecek kuşaklara aktaramıyor isek sorgulamak lazım.

    Ya deniz memelisi avcıları çok başarılı, ya da korumacılar anlamsızca boşa kürek çekiyor.

    Yetkisi olanların ne yaptığını, ne hissettiğini ise bilmiyorum!

    Peki, tüm bunların ardından aklınıza gelebilir...
    Boşunaysa gayretler, ne yapalım şimdi?
    İçimizdeki doğa korumacılık ruhu bitecek mi? Bitmeli mi?
    Mücadele bitecek mi?

    Asla...
    Bu, bir prensipleri sonuna kadar savunma meselesi.
    Yani dava meselesi...
    Doğa adına sürdürülen bir dava.
    Kaybedilse de kazanılsa da,
    "Ağzı olup, dili olmayan" canlılar adına sürdürülmesi gereken, daha fazla güç birliği isteyen bir dava...

    Bu gece başım yastıkta yine rahat etmeyecek :(

    Not: Yunusların gösteri ve tedavi amaçlı olarak kullanılmasıyla ilgili Sualtı Araştırmaları Derneği Deniz Memelileri Araştırma Grubu’nun (SAD DEMAG) resmi görüşlerini aşağıdaki linklerden okumanızı tavsiye ederim.

    http://www.sadafag.org/index.php?bolum=basin-duyurusu&id=6
    http://www.sadafag.org/index.php?bolum=basin-duyurusu&id=8

    * Cem Orkun KIRAÇ, Kuş Araştırmaları Derneği (KAD) Kurucu Üyesi; Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) Kurucu Üyesi

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu