YUKARI

Yazarlarımız

Yazar: Kerem Ateş | Eklenme Tarihi: 13 Temmuz 2009

Dünya Çevre Gününüz KUTLU OLMASIN!

  • 5 Haziran Dünya Çevre günü bu yıl “Gezegeninin Sana İhtiyacı Var” teması çerçevesinde etkinliklerle hatırlandı. Kutlandı kelimesini özellikle kullanmak istemedim. Çünkü çevre sorunlarına dikkat çekilen böylesine önemli bir gün kutlanmaz; sadece hatırlatılır.

    Neyse ki ülkemizde Dünya Çevre Günü hafta olarak planlanıyor. 5 Haziran’da “Aman çevre ne kadar önemli” diyip, birkaç TV ve radyo programı yapıp, sahillerden birkaç çöp topladık mı harika bir KUTLAMA! gerçekleştirmiş oluyoruz.

    Çevreciliği bu kadar basite indirgemekten vazgeçmediğimiz sürece çözüme ulaşmamız çok mümkün görünmüyor. O gün, 23 Nisan müsamereleri gibi özellikle ilköğretim öğrencilerine iki tane armalı yelek, şapka giydirip, birkaç şiir okutup, sonra da “Çevrecilik ne güzel şey, şöyle iyi böyle iyi” nutukları atan takım elbiseli çevreciler! ile süsledik mi tamam. Vicdanımız rahat. Neden? Çünkü Çevre Günü’nü KUTLADIK!

    2009 yılını yarıladık. Çevre bilançosu her geçen gün ağırlaşan dünyamızda bir de salgın hastalık tehditleri ile karşı karşıyayız. Kuş gribi derken bu yıl tüm dünyayı domuz gribi salgını kasıp kavuruyor. Ülkemizde kene vakaları ciddi sorun. Küresel iklim değişikliği nedeni ile türler yer değiştirmeye başladı. Bu da tüm Dünya üzerinde yeni hastalıkların belirmesine, yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep vermekte. Peki bizler bu sorunların ne kadar farkındayız?

    Geçtiğimiz yaz özellikle İstanbul çok ciddi su problemi yaşadı. Herkesin gündeminde su vardı. Hiçbir sorunu tartışmayı bilmediğimiz gibi su sorununu da sulandırdık. Bakın bu yaz barajlar %90 seviyesinde dolu. Hiç kimse su konusundan bahsetmiyor. Sorun bitti mi? Hayır. Çünkü her geçen gün nüfusu artan İstanbul’da azalan ya da kirlenen kaynaklar sorunun ne kadar önemli olduğunun göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Sunulan çözüm ise bize ait olmayan, başka bölgelerden su kaynaklarını taşıyarak İstanbullu’yu rahat ettirmek. Peki o bölgelerin ekosistemleri ne olacak? Hiç önemli değil. Yeter ki barajlar dolu olsun, yeter ki yerel yönetimler vatandaşlara hizmet (!) vermiş olsun.

    Peki ne yapmak gerekiyor?
    Öncelikle bireylerden başlamak üzere hepimizin “Alışkanlıklarımızı Terk Etmemiz” gerekiyor. Lüks tüketim çılgınlıklarından vazgeçip, sade ve çevreci bir yaşam biçimini alışkanlık haline getirmeliyiz. Çevrecilik birçok kişinin iddia ettiği gibi hobi değildir. Çevrecilik bir yaşam biçimidir. Çevrecilik yaşamın ta kendisidir. Elektriği tasarruflu kullanmak, suyu boşa akıtmamak, daha az enerji harcayan elektronik eşyaları tercih etmek, kısacası israf etmemek çevreciliğin omurgasıdır. Çevreci olmak aynı zamanda ekonomik bir yaşam anlamına da geliyor. Aslında sayılabilecek, verilebilecek çok örnek var. Ama yazımı çok sevdiğim bir slogan ile tamamlamak istiyorum:

    "Yaptığımız her şeyin bedelini DOĞA ödüyor!"

    Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle…

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu