YUKARI

Yazarlarımız

Yazar: Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu | Eklenme Tarihi: 05 Mayıs 2008

Yerel Yönetimler ve Bireyler İçin Su

  • Su, bütün canlıların ve özellikle insan hayatının vazgeçilmez unsurudur. Bu açıdan su, temel bir hak olarak görülmektedir. İnsanların su hakkının karşılanması yerel yönetimlerin de en temel görevlerinden biridir. Suyun bir hak olarak görülmesinin yanında, yerel yönetimlerin insan sağlığıyla uyumlu su sağlaması da hayati bir öneme sahiptir.

    Böylece, doğal ortamdan alınan suyun çeşitli işlemlerden ve süreçlerden geçirilerek, insan sağlığına zarar vermeyecek aynı zamanda da içilebilir kalitede olacak bir şekilde musluktan akıtılması yerel yönetimlerin en önemli görevidir. Dolayısıyla, yerel yönetimler suyun bir insan hakkı olduğu, uygun koşullarda ve sağlıklı olarak herkese sunulması gerektiği bilinciyle hareket etmek durumundadır.

    Su, kıt bir kaynaktır. Ülkemiz su kaynakları bakımından zengin olmadığı için, var olan su kaynaklarının önemi daha da artmaktadır. Sanayileşme, çarpık yapılaşma, kimyasal ürün kullanımının yaygınlaşması ve benzeri faktörler, su kaynakları üzerindeki kirlilik baskısını daha da artırmaktadır. Bu nedenle, su kaynaklarımızın korunması stratejik önceliklerimizin en başında gelmelidir.

    Günümüzde karşı karşıya kaldığımız küresel ısınma ve kuraklık, su kaynaklarında görülen azalma, bütün dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkilemektedir. Dolayısıyla, mevcut su kaynaklarımızı geliştirmek için sarf ettiğimiz emek yanında, kayıp-kaçakları önlemek, arızalar dolayısıyla boşa akıp giden sulara meydan vermemek, gibi konularda daha dikkatli ve titiz davranmak zorundayız. Ayrıca su kaynaklarımızı korumak, mevcut sularımızın tasarruflu kullanımı için de toplumsal bilinç oluşturmak durumundayız. İstanbul’un su medeniyetinden güç almak, şehrin sahip olduğu eşsiz mirasın korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması ile mümkündür. Bu nedenle, ulusal ve yerel yönetimler ile birlikte bireyler olarak devraldığımız bu mirasın bize yüklediği sorumluluğun bilinci ile hareket etmeliyiz.

  • Günümüzde, doğayı hor kullanmanın kötü sonuçlarından olan kuraklık ve seller ile daha fazla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Kızılderili Şef Seatle’ın bir zamanlar söylediği "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak!..." şeklindeki sözlerinin anlamını ancak fark edebildik. Başta su kaynakları olmak üzere doğayı koruma konusu, artık yanlışı, ihmali ve bilgisizliği kaldırmıyor. Doğa biz insanlar olmadan da yaşar, ama biz doğa olmadan yaşayamayız. Bu nedenle, doğayı korumak insanı da korumaktır.

    Albert Einstein’a göre “Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yer haline gelmiş.” Bu nedenle, hava, su, toprak yani doğa konusunda bilgilenip doğaya uyumlu bir yaşam tarzı geliştirmeliyiz. Günümüzde artık kuraklığa, sellere, su kıtlığına karşı seyirci kalamayız. Fakat bilmeden anlayamıyor, anlamadığımız bir şeyi de sevemiyor ve koruyamıyoruz. Bu nedenle, “Su, dünyadaki en değerli şeylerden biri. Onu asla israf etme, çok dikkatli kullan. Unutma, pek çok insan temiz içme suyu bulamıyor” demeden önce suyu her yönü ile tanımalı ve tanıtmalıyız.

    Dolayısıyla, su kaynaklarımızın korunması için birey olarak bize düşen önemli görevler var. Çünkü kişisel tercihlerimiz su tasarrufu üzerinde büyük etki yaratıyor. Çünkü su kullanımı insan ile başlayıp insan ile bitiyor. İklim değişirken biz de değişerek, suyumuzun her damlasına sahip çıkmalıyız. Su tasarrufunu, gönüllü olmaktan çıkartıp artık bir yaşam tarzı haline getirmeliyiz.

    Unutmayın doğa ananın bizi affetmesi için bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile! Hadi sizler de harekete geçip bir şeyler yaparak “Dünya Ananın Kalbini Alın!”

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu