YUKARI

Yazarlarımız

Yazar: Canan Egüz | Eklenme Tarihi: 10 Ağustos 2008

Bana Eşantiyon Vermeseniz de Size Sadık Kalacağım. Söz!

  • Yeni yıla girerken herkese, nefes alınabilecek havanın, içilebilecek kalitede suyun ve bizi besleyecek toprağın eksilmediği bir yıl diliyorum. Doğal’ın hızla eksildiği, yapay’ın ise yanında pek çok eşantiyon kötülüklerle arttığı bu yüzyılda, konuşacağım konu aslında az önce cümle içinde geçti. Eşantiyonlar...

    Son yüzyılda sanayileşme süreciyle birlikte girdiğimiz üretim ve tüketim döngüsü içinde insanlığın geldiği şu son noktada “bunu biz yaptık, peki nasıl geri döndüreceğiz” derken ki çaresizliğimiz. Oysa nasıl da seviyoruz tüketmeyi. Yoksun olanlara gözlerimizi kapayıp, çantalarımızı, aldığımız ürünün yanında verilen küçük küçük objelerle doldurmayı. Öyle ki artık bazı ürünleri eşantiyonları için alır duruma geliyoruz. Müşteri odaklı pazarlama tekniklerinin farkında, sadık olduğumuz markalardan fiyat avantajı dışında da bizi ödüllendirmelerini bekliyoruz. Hayatımıza değer katacağını düşündüğümüz herşeye sahip olmak için dev ekonomiler yaratıyoruz. Ve her yeni eşantiyonla dünyadan birşey daha çalıyoruz.

    Bir gün konu tüketmekte olduğumuz temel ihtiyaç maddelerindeki kısıtlamalara gelmeden, ve şu an bunu yazmak dahi henüz hoş bir lüksken bu eşantiyon meselesini konuşup kapatmak istiyorum.

    Nedir eşantiyon, diye başlanabilir en klasik yaklaşımla. Sözlüklere bakılır, tanım ortaya konur, sonra olayın ne mertebede olduğunu gösteren rakamlar derken okuyucunun bundan bir sonuç çıkarması beklenir. Bu çıkan sonuç artık ne ifade edecekse.
    Eşantiyon elimizin altında tuttuğumuz reklamdır. Yani üreticiler yazılı ve görsel mecralara değişik kategorilerde reklamlar verirler. Markanın adını zihinlerimize kazımak isterler. Kendilerini mesajlarıyla hatırlatmak isterler. Eşantiyon ise daha elle tutulur, gözle görülür ve sağladığı kullanım avantajıyla daha sevimli reklamlardır. Evimizde, masamızda, üstümüzde zevkle yer bulabilecek nitelikte olabilirler ve en önemlisi sahip olma dürtümüzü tatmin ederler. Bazen bir ürünün küçük bir kopyasıdır, bazen o markayla özdeşleşen bir simgedir, bazen de logolu bir defter, ajanda ya da kol saatidir.

    Tüketici hediyeleri sever. Bazı üreticiler de onları hediyelere boğmayı...

    Her şirket her yıl müşterilerine ne kadar promosyon malzemesi bütçesi ayırıyor dersiniz? Evet, markanın hedefine ve şirketin ölçeğine göre değişir ama bu rakam önemli bir rakamdır diyebiliriz.

    Yıl sonlarında yılbaşı hediyelerini hazırlamak üzere cayır cayır çalışan matbaalar, hediyelik eşya atölyeleri, reklam ajansları, kargo şirketleri aslında ekonominin döngüsü içinde herkese ekmek çıkabileceği izlenimini verse de, o atölyelere yakından baktığınızda ya da Çin hakkında biraz birşeyler duymuşsanız, çoğu ürünün doğada çözülemeyen malzemelerden ve zehirli kimyasallardan üretildiğini, her yıl tonlarca ağacın bu sebeple kesildiğini, çoğu imalathanenin ise çalışma koşullarının insani standartlardan uzak olduğunu görebilirsiniz. Oysa elinizde tuttuğunuz o parlak ve şeker renkli üründe ne görüyorsunuz? Yeni yılın güzel bir yıl olacağını mı?

  • Bugün bu yazının sonunda sadece bir tek şey yapabileceğinizi bilmenizi isterim. Taleplerinizi azaltarak dünyayı kurtarabilirsiniz. Yeni ekonomi arz – talep dengesini tartışmayı çoktan aşmış, arzla talep yaratmayı sanatsal boyuta kadar taşımış olsa da tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek herşeyi değiştirme gücüne sahibiz.

    Yani güç bizde aslında.

    Ama nasıl?
    • Bir ürünü eşantiyonları için almayın.
    • Tükettiğiniz ürünün materyaline dikkat edin. Nerede üretildiğine, satıcı firmanın verdiği garantilere dikkat edin.
    • Hemen her alışveriş merkezinde ve mağazada bulunan tüketici formlarına çevreci fikirlerinizi yazın.
    • Size promosyon malzemesi gönderen sadık müşterisi olduğunuz markalara, size bunları göndermeseler de o markaya sadık kalacağınızı belirten bir mail gönderip, hediye listelerinden isminizin çıkarılmasını talep edin.
    • Müşterisi olduğunuz şirketlerin pazarlama politikalarını ve sosyal sorumluluk anlamında yaptığı projeleri takip edin, dikkate alın.
    • Pazarlama ve promosyon konularında şirkette yetkili biriyseniz, şirketin yaklaşımını değiştirmesini sağlamaya çalışın.
    • Müşterilerinize çevreci nedenlerle promosyon malzemesi vermediğinizi ama onlar adına ağaç diktiğinizi anlatın, ağaç sertifikalarıyla bunu ispatlayın.

    Aslında daha o kadar çok şey yapılabilir ki...

    Ekonomist değilim, ama aldığım ekonomi derslerinden öğrendiğim şey insanların davranışlarına göre ekonomik düzenin de şekil değiştireceği. Serbest piyasa ekonomisi ise bu değişimin hızına müdahale edilmezse herşeyin sonunda optimuma ulaşacağı mesajını verir. Ama dünya hızla bir bilinmeze doğru yol alırken bu hızı kendi haline bırakmak da ne derece doğrudur bilemem.

    Mutlu bir yıl olsun efendim. Sağlıcakla kalın...

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu