YUKARI

Yazarlarımız

Yazar: Nuran Talu | Eklenme Tarihi: 05 Aralık 2012

Türkiye Uyan Artık, Sürdürülebilir Kalkınma ile Hesaplaşma Vaktin Geldi

  • Gün geçmiyor ki çevre ajandasına yeni bir konu girmesin. Özellikle uluslararası örgütler yıllardır bilinen konuları yeniden ele alıp yeniymiş gibi gündem oluşturmaya da çok meraklıdır. Bu başlıkla olmadı, bir başkasını deneyelim.

    Sürdürülebilir kalkınma olmadı, yeşil büyüme diyelim, sürdürülebilir kalkınma için eğitim diyelim, adil sürdürülebilir kalkınma diyelim, Milenyum Kalkınma Hedefleri sürdürülebilir mi bir bakalım… Aslında her yol Roma’ya çıkıyor… Meselenin özü, yaşlı dünyayı yok etmek ya da etmemek.

    Yıllarca sürdürülebilir kalkınma konuştu dünya. Yaşım tuttuğu için cüretle yazıyorum, bundan 20 yıl önce Rio’da (1992) Birleşmiş Milletlerin şemsiyesi altında hep bir ağızdan; “doğal çevrenin korunması ekonomik kalkınmayı sağlarken, ekonomik kalkınma da doğal çevrenin korunmasını sağlar, ne zamanki birbirlerini engellemeye başlarlar işte o zaman sürdürülebilir olamayız” dedik. O tarihten bu yana dünya, şayet ekonomik büyüme ekosistemi bozuyorsa “0 (sıfır)” büyümek lazım, diye cesur çıkışlara, ya da çevre ile uyumlu ekonomik büyüme mümkün deyip, yanlış ekonomik faaliyetlerle geri dönüşü olmayan ekolojik süreçlere şahit olmaya devam ediyor. Rio+20 de bundan nasibini aldı.

    Esas olan, ‘ekolojik ilerlemelerin finansal başarıları’ değil mi? Geleceği yok eden projeleri - üstelik kalkınmak için başlı başına bir tehdit olduğundan bi haber - hızla uygulamaya koyacaksınız, sonra da yeşil iş, yeşil bina, yeşil alım gibi yeni jargonların, yeni pazarların arkasına sığınıp, en yeşil, en çevreci benim mi diyeceksiniz?

    Elbette, ekolojiyi dikkate almanın bir maliyeti olacak. Özel sektörün rekabet gücünün yeni unsurunun yeşil teknoloji olduğunu biliyoruz. Dünyada 1,3 milyar insan hala elektriksiz yaşıyor, yenilenebilir enerji lazım onlara. Yani kimse büyümeyi sınırlamaktan yana değil, ya da yeşil kalkınmaktan. İtirazım, sürdürülebilir kalkınmanın insanın refahına ve doğanın haklarına ne ölçüde cevap verdiğine/vereceğine.

    Türkiye’de de bu tartışmalar yeniden alevleniyor, ülke ne kadar yeşil kalkınıyor, yükselen fırsatlar ne olabilir ve özel sektör bunun neresinde gibi faaliyetler son dönemlerde hız kazandı, sevdik biz bu Yeşil İş’i. Ama bir ülkede özel sektörün ‘sürdürülebilirlik endeksi (şirketlerin faaliyetlerinin sürdürülebilirlik açısından değerlendirilme ölçütü)’ yükselirken, ‘ekolojik ayak izi (yeryüzü kaynaklarını tüketme hızı)’ de alıp başını gidiyorsa, bunda bir terslik yok mu sizce…

    Dikkat…
    Tüketme hızın doğanın kendini yenileme kapasitesinin üzerine çıkıyor Türkiye. Artık, sürdürülebilir kalkınma ile hesaplaşma vakti…

    Dr. Nuran Talu, Çevre Bilim
    Aralık 2012

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu