YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 18 Mayıs 2011

Türkiye'nin çevre raporu açıklandı

  • 16 Mayıs 2011 Cumhuriyet

    Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, insanların çevre sorunları konusunda endişeli olduğunu belirterek, ''Vatandaş, devletin çevre konusunda birtakım yasalar çıkartarak düzenlemelere gitmesini ve hatta cezalar koymak suretiyle, özellikle sanayi işletmelerinden başlayarak, çevre kirliliğini engellemesini istiyor'' dedi.

    İstanbul- Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi'nde düzenlenen toplantı ile ''Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı'' kapsamında hazırlanan ''Türkiye'de Çevre'' başlıklı rapor açıklandı. Toplantıda konuşan Prof. Dr. Kalaycıoğlu, yapılan araştırmaya göre, toplumda bir çevre sorunu olduğu algısının yaygın olduğunu, ancak vatandaşın çevre sorunlarını düzeltme konusunda kendisini güçsüz hissettiğini ve bu konudaki girişimlerinden sonuç alamayacağı endişesi taşıdığını ifade etti.

    Dolayısıyla, vatandaşın bu konuda kendisinden daha çok devletin söz sahibi olmasını istediğini belirten Kalaycıoğlu, ''Vatandaş, devletin çevre konusunda birtakım yasalar çıkartarak düzenlemelere gitmesini ve hatta cezalar koymak suretiyle özellikle sanayi işletmelerinden başlayarak, çevre kirliliğini engellemesini istiyor. Aynı zamanda devletin, tek tek bilinç oluşturmak için eğitime öncelik vermesi gerektiğini, bu bilinç geliştikten sonra bireyden birtakım davranışlar beklenmesi gerektiğini, o davranışların sonucunda belki bir gelişme olacağını vurguluyor'' dedi.

    Prof. Dr. Kalaycıoğlu, rapora göre, vatandaşın çevre konusunda devleten de önce, uluslararası anlaşmalar yapılmasını, dolayısıyla devleti yönetenlerin de kendi başlarına bırakılmamaları, uluslararası anlaşmalara göre zorlanması gerektiğini düşündüğünü vurgulayarak, şunları kaydetti:

    ''Aksi taktirde, çevre konusunda fazla bir değişiklik yapılmayacağını düşünüyor. Ancak bu arada, özellikle otomobillerin çevre ve hava kirliliği artıracak şekilde etkilediğini düşünen büyük bir çoğunluk var. Buna karşılık 'Otomobil kullanmayı azaltır mısınız?' dediğinizde, 'Azaltırım' diyenlerin oranı yüzde 5 civarına düşüyor. Hemen hemen hiç kimse azaltırım demiyor.


    Otomobili çok seviyoruz. Otomobil yaşantımızın bir parçası haline gelmiş durumda, bunu katiyetle bırakmayı düşünmüyoruz. Belki otomobillerin çevreyi kirletmeyeceği şekilde değişikliğe uğratılması, yani elektrikle, hidrojenli gibi tasarlanması ve bir an önce bu hale getirilmesi, Türkiye'de atılacak adımlar konusunda, popüler politika tercihleri arasında daha fazla ön plana çıkarmış gibi gözüküyor.


    Öte yandan, 4 seçmenden 3'ü bundan sonra izlenecek politikalarda su, güneş, rüzgar, hidrojen gibi yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmesini ve temel itibariyle buradan enerji temin edilmesi gerektiğini, diğer kaynakların fazla kullanılmaması gerektiğini çok açık bir şekilde söylüyor. Fosil kaynakları ile nükleer enerji kaynakları, seçmen tarafından ileride kullanılması gereken enerji kaynakları arasında en az tercih edilenlerden. Bu konuda bu bilincin yaygınlaşmış olması da enteresan. Demek ki, atılacak bazı adımlar konusunda soyutta iyi kavramış durumdayız, ama iş somuta indirgendiğinde davranış değiştirmek kolay değilmiş gibi gözüküyor.''

    Rapor sonucunda bireysel gelişimin düşük olduğunun gözlendiğini belirten Kalaycıoğlu, bu durumun sadece çevre ile ilgili bir sorun olmadığını, Türkiye'nin temel itibariyle birçok alanında bu problemin var olduğunu kaydetti.

    Prof. Dr. Kalaycıoğlu, çevre konusunda dernekleşmenin de çok düşük seviyede olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

    ''Bu tür girişimlere destek verme oranı çok düşük. Bu konuda duyarlılık gösterecek şekilde milletvekillerine dilekçe yazmak, bu konuda basına açıklamada bulunma girişimleri çok düşük durumda. Dolayısıyla bunu değiştirebilmek için siyasetçiden çok devlet adamına ihtiyacımızı varmış gibi gözüküyor. Temelde yapılacak şeylerden bir tanesi, siyasal liderlerin bu konuların vahametine dikkat çekmeleri ve olabildiğince halkta bilinçlendirmeye doğru gidecek birtakım adımları yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

    İktisadi araştırmalar, özellikle Birleşmiş Milletler'in yapmakta olduğu araştırmalar, çevre konusunda birtakım duyarlılıkları ön plana almayan iktisadi büyüme modellerinin sürdürülebilir olmadığını göstermeye başladı.

    Bunu da hem siyasilerimizin anlama zamanı geldi, hem de bireye anlatma zamanı geldi. O yüzden günü kurtarmak için yapılacak iktisadi planlamaların ve atılan iktisadi adımların, ilerde Türkiye'nin başına çok dert olacağını, büyüme ve refah problemleri ortaya çıkaracağını düşünüyorum. Dolayısıyla burada zor ve karmaşık bir konuyla karşı karşıyayız, o yüzden ciddi devlet adamlarına ihtiyacımız var.''

    Öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu


    Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu da Türk halkının çevre konusuna eğilmeyi istediğini, ancak kendini bu konuda bilgisiz bulduğu için çevre konusunda herhangi bir rol alıp aktivizm göstermesinde ve davranışlarını, hayatını çevre kaygısıyla değiştirme konusuna hiç pozitif bakmadığını söyledi.

    Prof. Dr. Çarkoğlu, ''Çevre sorunu, 'Türkiye'nin en önemli sorunları' listesinde çok aşağı sıralarda yer alıyor. Dolayısıyla, belki de politikacıların çevre konusunu konuşmamasının sebeplerinden biri de bu durumdur'' dedi.

    Prof. Dr. Çarkoğlu, araştırmayı yaptıkları dönemde Türk halkı için gündemin en önemli maddesinin terör ve iktisadi sorunlar olduğunu belirterek, ''Çevreden endişe duyanların ankete katılanlar içerisindeki payı yaklaşık yüzde 40 civarında. Ama bu yumuşak bir kaygı. Günlük yaşantıya etki yapacak bir düzeyde değil. İnsanlar günlük hayatlarında daha çok tüketim kaygılarıyla, günlük hayatını değiştirmeden, çevreye verdiği zararı düşünmeden, daha fazla tüketmek ve çevreye zarar vererek yaşamayı göze alıyor'' diye konuştu.

    ''Türkiye'de çevre' raporu

    Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı (International Social Survey Program-ISSP) üyesi olan ülkelerde, siyasal gündem maddelerinden olan ve özellikle Avrupa Birliği ülkeleri, Kuzey Amerika, Avustralya ve Çin'de giderek ekonominin ve siyasetin en önemli gündem maddesi haline gelmeye başlayan çevre ve onunla ilgili iklim değişikliği, kirlenme, sera gazı gibi konulardaki toplumsal algı ve duyarlılıkların ortaya çıkarılması ve her ülkenin ortaya çıkan duyarlılık algısını zaman zaman yenilemenin amaçlandığı araştırma, 2010 yılında dünyada 45 ülkede yürütüldü.

    Türkiye'de yürütülen saha araştırmasının da bu çerçevede, 18 yaş üzeri 1665 kişiden oluşan temsili örnekleme oluşturulan deneklerle yüz yüze yapılan mülakatlarla oluşturularak, veriler 2010 yılı Ekim-Aralık ayları arasında 64 ilde yapılan saha çalışmaları ile toplandı. Kent, belde ve köyde, örneklemeye konu hanelerin de rastlantısal yöntemle seçilmesi Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirildi.

    Bulgulara göre, Türkiye'de seçmen yaşındaki nüfusun çoğunluğunun çevre kirliliğinin verdiği zararlar hakkında bir fikri olduğu, bilgisinin fazla derin olmasa da mevcut bulunduğunu gösteriyor. Buna rağmen çevre kirliliği, çevre koruma, iklim değişikliği gibi konular, Türkiye'nin temel sorunları içinde halkın gündeminde ön sıralara yükseliyor.
    Sonuç olarak raporda, Türk halkının çevreyi önemli bir sorun olarak algıladığı, ancak çevrenin bireyin yaşam tarzı ile olan ilişkisinin ya algılanamamakta ya da göz ardı edilmekte olduğu ortaya çıkıyor.
     
    Haberin detayına ulaşmak için tıklayınız

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu