YUKARI

İklim Değişikliği

Eklenme Tarihi: 04 Aralık 2020

Sürdürülebilir yaşam için arazi kullanım planları yapılmalı

  • Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin ülkemizin de içinde yer aldığı coğrafyayı yakından ilgilendiren ‘Arazi Özel Raporu’, TEMA Vakfı tarafından Türkçeleştirildi.

    Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından Ağustos 2019’da yayımlanan Arazi Özel Raporu; TEMA Vakfı tarafından Türkçeleştirildi. İklim değişikliğinin arazi kullanımı ile ilişkisini ele alan, 52 ülkeden aralarında TEMA Vakfı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’in de yer aldığı 107 bilim insanının hazırladığı rapor, TEMA Vakfı’nın temel çalışma alanlarından biri olan arazi bozulumu hakkında önemli bulgular içeriyor. TEMA Vakfı bu bulgulara dikkat çekerek, koronavirüs salgını ile yeniden gündeme gelen ‘doğal alanların tahribatı’, ‘gıda güvenliği’ ve ‘iklim krizi’ tartışmalarının arazi kullanımı ekseninden tekrar ele alınması gerektiğini ifade ediyor. Rapor ile ilgili konuşan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “TEMA Vakfı olarak bu önemli raporu Türkçe’ye kazandırdığımız için mutluyuz. Rapor, ülkemizin de içinde yer aldığı ve iklim değişikliğinin etkilerinin en şiddetli biçimde hissedileceği Akdeniz kuşağı ile ilgili kritik bilgiler içeriyor. Raporda yer alan bilimsel veriler; TEMA Vakfı olarak çalışmalarımıza temel aldığımız toprak, tarım arazileri, mera ve ormanların tahribatının küresel ısınmaya etkileri ile bu doğal varlıkları koruma çalışmalarının iklim değişikliğine uyum ve mücadelede ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi.

    Türkiye iklim değişikliğinden çok etkileniyor
    Deniz Ataç, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek yerler arasında gösterilen Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Türkiye’de, verimli tarım topraklarının korunması, toprak dostu sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması, ormanların korunması ve genişletilmesi ile büyük bir bölümü bozulmuş meraların ıslahının önemini her zaman vurguladıklarını söyledi. Ataç şöyle devam etti: “Doğal varlıkların tahribatının önlenmesi ve sürdürülebilir yaşam için arazi kullanım planlarının bir an önce yapılmasının ve uygulanmasının gerekli olduğunu sürekli hatırlatıyoruz. İhtiyacımızdan fazla tüketmemenin, gıda israfını önlemenin doğal varlıklara olan baskının azaltılmasına ve iklimin korunmasına büyük katkısı olacağını ifade ediyoruz. Bugün doğal varlıkların korunması ve sürdürülebilir yönetimi, tahrip olmuş arazilerin ıslahı ve daha az tüketim konusunda atacağımız her adım gelecekte iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkileri hafifletecek.”

    Küresel ısınmadan 220 milyon insan etkilenecek
    TEMA Vakfı’nın açık kaynak olarak web sitesinde yayımladığı raporun öne çıkan ve Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bulguları şöyle:
    * Arazi tahribatı ve biyolojik çesitlilik kaybı insanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir durumda. Dünyanın yaklaşık yüzde 75’ini kullanan insanlar, kullandıkları arazilerin yüzde 25’inde tahribata neden oluyor. İnsanlar, ormanların yüzde 60-80’ini, doğal otlak alanların yüzde 70-90’ını etkiliyor. Arazi tahribatı biyolojik çeşitliliğin yüzde 11-14 oranında azalmasının nedeni olarak gösteriliyor. Arazilerin yüzde 12-14’ünü teşkil eden tarım arazilerinde yaygın olarak uygulanan toprak işleme erozyona neden oluyor. Erozyon sebebiyle yaşanan toprak kaybı ise toprağın doğal oluşum hızının 100 katına ulaşıyor. Ormansızlaşma, aşırı otlatma ile artan arazi tahribatı ve küresel ısınma, erozyonu daha da artırıyor. Toprağın en verimli kısmı olan üst toprağı adım adım yok eden erozyon; toprağın üretkenliğini azaltıyor, insan refahını ve sağlığını olumsuz etkiliyor. Gıdaya olan talep, 1961 yılına göre 9 kat artan kimyasal gübre ve 2 kat artan su kullanımı ile karşılanıyor. Üretilen gıdanın yüzde 25-30’u israf ediliyor. İsraf edilen gıdalar iklim değişikliğinin ana nedeni olan sera gazı salımının artmasına katkı koyuyor. Arazi kullanımından kaynaklanan sera gazı salımı, küresel sera gazı salımının yüzde 23’ünü teşkil ediyor.

    * Küresel ısınma kurak alanları ve çölleşmeyi artırıyor. 21. yüzyılda sıcak hava dalgalarının sıklık, yoğunluk ve süresinin; kuraklıkların ise sıklık ve yoğunluğunun özellikle Akdeniz Bölgesi ve Güney Afrika'da artacağı tahmin ediliyor. Bu etkiler şimdiden Afrika, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’da görülüyor. Bu bölgelerde kuraklık; daha şiddetli su kıtlığı, daha fazla toprak erozyonu, bitki örtüsü tahribatı, orman yangını, biyolojik çeşitlilik kaybı ve gıda arzının riske girmesi anlamına geliyor. Küresel ısınmanın 2050 yılında 2 °C’a ulaşması halinde, kurak bölgelerde yaşayan ve büyük çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 220 milyon insanın etkileneceği tahmin ediliyor.

    * Sera gazı salımının azaltılması ve sürdürülebilir arazi yönetimi için alınacak tedbirlerin; iklim değişikliği ile mücadele ve uyum çalışmalarının bugünden hayata geçirilmesi gerekiyor. Atılacak her adım, karşılaşılacak tehlikenin daha az olması anlamına geliyor. Arazi tahribatının önlenmesi için etkili arazi yönetim politikalarının geliştirilmesi, arazi kullanım haklarının güvence altına alınması ve arazi kullanım planlarının katılımcı yaklaşımla hazırlanması, yapılması gerekenler listesinin başında yer alıyor. İklim değişikliği ile mücadele ve uyum çalışmaları, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesi için gerekli olan adımları şöyle özetlemek mümkün:
    * Tahrip olmuş arazilerin ıslahı (restorasyonu),
    * Tarım arazilerinde toprağı koruyan, toprakta karbon depolanmasını artıracak, hasat kayıplarını azaltacak, hasat artıklarını değerlendirecek uygulamaların yaygınlaşması;
    * Tarımda tasarruflu su yönetimin sağlanması,
    * Sürdürülebilir orman, otlak ve mera yönetimi,
    * Orman yangınlarına karşı önlemlerin artırılması,
    * Tüketimin azaltılması,
    * Gıda israfının önlenmesi.

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu