YUKARI

Haberler

Eklenme Tarihi: 10 Mart 2011

"Bir tohumla başlar her şey"

  • 08 Mart 2011 Ntvmsnbc

    Buğday Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın doğanın mucizeleriyle dolu dünyası ile tanışın...

    "Bir tohumla başlar her şey"

    Buğday Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın genç yaşta hayata veda edişinin ardında bu cümle kaldı...

    "Bir tohumla başlar her şey"...

    Victor, doğaya, evrene, yaşamın sırrına inandı. Bu inançla kırk yıl süren hayatını "ekolojik yaşama" adadı...

    O kadar büyük işler yaptı ki, ektiği tohumların büyüdüğünü, filizlendiğini görebildi...

    Victor Ananias kimdir? 
     
    Ekolojik tarım alanında tüm dünyada tanınan Victor, uluslararası ekolojik tarım kuruluşları tarafından geleceğin 5 liderinden biri olarak gösteriliyordu....

    "Buğday Derneği, Ekolojik Pazarlar, TaTuTa çiftlikleri, Bahçe projesi..." liste böyle uzayıp gidiyor...

    Onu kimi zaman Brüksel'de Avrupa Birliği'nde konuşma yaparken, kimi zaman organik pazarlardan birinde küçük bir çocuğa boynunda taşıdığı yuvarlak kavalı çalarken, kimi zaman da Kaz Dağları'ndaki köyünde çapa yaparken görmek mümkündü...

    Şimdi gitti... Ama o kısacık hayatında binlerce "tohum" ekti...

    Şimdi o "tohumlar" onu sevenlere, onun ideallerini paylaşanlara emanet. Victor'u tanımayanları onunla, inandıklarıyla, hayat görüşüyle tanıştırmak istedik.

    Victor'un kurşun kaleminden çıkan yazılarını paylaşmak istedik... Olur da onu daha fazla tanımak isterseniz o zaman adres belli "Buğday Derneği"...

    Victorname -Buğday Dergisi'nin 47. sayısından

    Bu sabah bir kavun yedim orta boy, dışı sarı yeşil çizgili, kutuplarına doğru sivrilen genelde Kırkağaç kavunu olarak bilinen cinsten. Eti beyaz, çekirdeğe doğru hafif sarılaşıyor. Rayihası müthiş, tatlılığı iç baymayacak derecede yerinde, sulu mu sulu.
    Sindirim sistemimi arada bir temizliyorum az yiyerek, günde iki öğün tek tip çiğ gıda ile. Bu kez de her seferinde kendimi yenileme, temizlik ve arınma dönemi olan Ramazan orucuna hazırlık yapıyorum ve bahsini ettiğim kavun, günün kahvaltısı oldu.

    Kavunu ortadan böldüm ikiye ve çekirdeklerini bir kenara ayırıp, etini bir tahta kaşıkla yedim, kabuklarını da iyice sıyırdım. Sonra kabukların birisini çöp kabı olarak kullandım diğerini de kapak yaptım. Sonra çekirdekleri bir kağıdın üstüne yayıp kuruttum, özellikle sevdiğim meyvelerin tohumlarından oluşmuş zengin tohum koleksiyonuma ekledim -tarih ve kavunun tarifi yazılı küçük bir kağıt ile birlikte.

    Torbaya koymadan, kurumuş tohumların sayısını merak ettim; saydım üşenmeyip. Tam 998 tane tohum saydım, dolu ve sağlıklı! Halen şaşkınlık içindeyim. Doğru zamanda ekilip biraz özen gösterildiğinde gelecek sene elimdeki bu bir avuç tohumdan ortalama koşullarda 4 ton kadar kavun elde edilme imkânı var. Bu kavun çok su istemeyen, birçok iklime uygun, zararlısı çok olmayan bir bitkinin meyvesi. Türkiye’de birçok coğrafyada çok verimli bir şekilde yetişiyor. Hatta doğru zamanda ekilip çok az sulama ile yetişirse rayihası ve tadı daha da kuvvetli oluyor. Bir de bu kavunu ipe bağlayıp serin bir yere asarsanız kışın ortasına kadar dayanıyor ve lezzetini koruyor. Sizce bu yazdıklarım doğanın gücü ile ilgili yeterince açık bilimsel veriler sayılmaz mı?

    Biz bu gücü bir kenara koyup kendi ürettiğimiz bilimin hâkimiyetinde ısrar ederek dünyayı kurtarma, açları doyurma babında mükemmel bir tohumda bir kaç özelliği sabitleyerek bir iş yaptığımızı varsayabiliyoruz. Bir tohumun genetik bilgisi, özellikleri doğada ancak doğal adaptasyon sürecinde değişime uğrayabilir ve bu süreç diğer doğa döngüleri, coğrafi, iklimsel özellikler ile paralel yürür. Dolayısı ile benim elimdeki kavunun çekirdeklerini her yıl tekrar meyvesinden alarak toprağa saçtığımda hem ektiğim bölgeye ve iklime adapte olacak, uyum sağlayacak oradaki maksimum verimliliğine ulaşacak (hiç bir laboratuvar çalışması olmaksızın), hem de her yıl 400–500 katını üretecek kadar tohum verecek.

      "Bir tohumla başlar her şey"
     Barınak içinde barınak yapmak
    "Bizi meşgul eden, zamanımızı, yaşamımızı çalan o kadar çok fazlalığa sahibiz ki..."
     Altının üstünde yaşam
    "Bir ton toprağımız bir gram altın için yerinden olursa, bizler buralardan çekip gidersek belki eksilen bir köy gibi görünebilir ama aslında eksilen dünyanın soluğu olacaktır."
     Son 10 yıl ilk "son adımlar"
    Buğday Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın kaleminden: "BU yazıyı yazmaya başlamadan epeyce bir zorlandım..."
     
    Bütün dünyanın, ülkelerin sosyal ve çevresel inovasyondan, sürdürülebilir insan yaşamının gereklerinden bahsettiği çağımızda bilimin geldiği, uzay seyahatlerinin planlandığı noktada sizce hâlihazırda uygulamada olan elimdeki verimliliği yakalayabilecek bir buluş yapıldı mı, yapılabilir mi insanlar tarafından?
    Örneğin bir araba birçok parçanın bir araya getirildiği bir mucizevi araç gibi, yakıtını koyup gaza basınca hareket eder. Peki ya bu aracın üretiminde ve kullanımında doğadan çalınanlar?  Dünyada bu arabaya sahip olan insan sayısı ve bunun ekonomiye, sosyal ve çevresel bütüne etkileri? Kavun ile kıyas bile kabul etmez.

    Arabaya karşı değilim, içinde bulunduğumuz zamanda ben de, birçoğumuz gibi kullanıyorum, onu bir fayda aracı olarak. Ama araba eğer benim geleceğimi, gelecek nesillerimin yaşamlarını tehdit ediyorsa, sadece ekonominin büyümesi vasıtası ile yaygınlaşıyor ve bu ekonominin büyümesi benim dünyamı yok ediyorsa ben arabadan her an vazgeçebilirim. Yürüyerek varabildiğim yer; yeterli olur o zaman. Ama kavunumdan, toprağın ürettiklerinden vazgeçemem, benim sağlığım, geleceğim, gerçek yaşam kaynağım onlar. Aslında hepimiz arabadan, büyük miktarda paralardan vazgeçiyoruz sağlığımızı kaybettiğimizde ama genelde satın alınamıyor kaybedilen; aksine geleceğimizi dahi tüketiyoruz günü kotarmak için -büyük sağlık harcamaları ölümden kaçma çabaları ile...

    Bunları yazarken Buğday Derneği’ni düşünüyorum; bence 17 yıldır kavuna çok benzer bir bereketlilikle çalışan. Acaba ne zaman bazılarımız bu kuruma arabasından daha çok değer verecek ve bir araba değeri kadar para verip, geleceğine yatırım yapacak? Ne zaman yaşamın özüne hizmet etmek araba ile bir yerlere çarçabuk varmaktan daha değerli olacak? Bu gerçekleşirse o zaman her şey mümkün olur bence; açlar da doyar, çevre de korunur, sosyal adalet de sağlanır. Çünkü bencilliğe, bugüne tutsak olmaktan çıkıp yaşamın bereketine dönüş yapmış oluruz. Yaşamın dönüşümü, gücü bizi dilediğimiz her çözüme ulaştırır.

    Bizim gücümüz evrenin dönüşümü, gücü ile sınırlı; yani sınırsızdır, uyarsak...

    Haberin detayına ulaşmak için tıklayınız

Çocuklar İçin

Keşfet ? Öyküler Kitap Kurdu